Dâvâ dosyalarının çuval çuval temyiz mahkemesine sevki önlenmelidir. Bunun yolu da istinaf mahkemeleridir. Bu ara mahkemeler için daha fazla geç kalmamalı. AİHM/Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir bakıma temyizin temyizi olarak vatandaşa teminat olmuştur. Ancak orada aleyhte olan her dava, yargımız adına bir kusurdur. Vatandaşın dışarıya güvenir durumda kalması düşündürücüdür. Ayrıca adliye mensuplarının kalite standardını da yükseltmek lazımdır. Bir ecnebi lisan bilen sayısı fevkalade azdır. Hal böyle olunca yabancı literatürü takip, oralara makale yazmak gibi faaliyetler de dünya sıralamasının altlarındadır. Bunun temelden halli gerekir. Adalet Bakanlığı, üniversiteler ve adli yüksek makamların iş birliği içinde olmaları gerekir. En az bir lisan bilmeyen hukuk fakültesinden mezun olamamalı. Bilinmesi gereken diller İngilizce, İtalyanca, Fransızca'dan biri ile Arapça'dır. Osmanlı Türkçe'si olmazsa olmazdır. O bir yabancı dil değildir. Harf farklılığı vardır. Tercüme hukuktan sıyrılarak yerli hukuku tesis etmede geç kaldık. Köklerden, geçmiş tecrübelerden istifade edilmedi, edilemiyor. Hukukun kendi ihtisas Türkçe'si vardır. Bazı iktidarlar buna müdahale ettiler. Kanun dilinin düzeltilmesi gerekir. Ölmüş kelimeye de ölü doğmuş kelimeye de iltifat etmemeli. Ceza yüksek mahkemesi görevi Anayasa Mahkemesinden alınmalı. Muhakkak geniş bir mutabakatla yeni bir ana-yasa tanzim edilmelidir. Sivil anayasa yapamamak müşterek ayıptır. Bir davada Yargıtay veya onun bir dairesi davacı ise Yargıtay temyiz safhasında davaya bakamayıp dosya doğrudan AİHM'ye göndermelidir. Bu mevzuda boşluk var. Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek mahkeme temsilcileri hiçbir vakit politik münakaşalara dahil olmamalı, bunu başlatmamalı, vatandaşın inancını rencide edici uzmanlık dışı konulara girmemeli, laiklik ve benzeri müesseseler zorlama yorumlarla mecraından çıkartılmamalıdır. Buna mukabil iktidarlar da yargıya müdahale etmemelidir. Yargıya inancın sarsılması bir devlet adına kaygı verici olur.