Yarının pişmanları

A -
A +

O yılları yaşamışların kaygısı 'acaba yarın devamı gelir mi?' şeklindedir. 1968-1980 arası Türkiye'yi derinden sarsan, 5 bin gencin ölümüne, birçok gencin asılmasına yol açan öğrenci olaylarının mağduru olduk. Tahsil hayatımızı engelliyorlardı. Onlar yüzünden bir sene yitirdik. Birçok aile, evlatlarını okuldan aldı. Birçok talebe, öğrenimine devam edemedi. Toprak altına giren 5 binden başka, belki bir o kadar da hapislerde çürüdü. Onlar çürürken Türkiye'nin yılları da zaman içinde çürüdü. 1 Cente muhtaç hale gelinmesinin temelinde anaşrşik hadiseler vardır. O hadiseler, ilkin 1968'de Kızıl Deny isminde bir gencin Paris'te kendini yakmaya kalkışmasıyla başladı. Eylem, bir hınzır gribi gibi bize de sıçradı. Önce 'Taliban' sonra liseli öğrenciler, öğretmenler, işçiler, polisler, politikacılar, memurlar, mahalleler ve derken şehirler birbirine düştü. Paris sustu... Avrupa kentleri duruldu... Yurdumuzdaysa rüzgâr, kasırgaya dönüştü. Yıkıcı ve bölücü hareketlere karşı ülkücüler, canları pahasın siper oldular. Eylemciler, kendi içinde de Rusçu, Çinci, Arnavutçu, Kürtçü gibi kollara ayrılmıştı. Eylemler, 12 Eylül 1980 sabahında askerî darbeyle durdu. Ne var ki... Hâlâ cevabı verilmemiştir ki... 11 Eylül ve öncesi günlerde en az 25-30 kişi ölürken, 12 Eylül'den itibaren ülke bir ılıman denize dönüştü. Darbeciler kurtarıcı olmuştu. Halbuki o kurtarıcıların şimdi iskeletleri asılmak isteniyor. Birden fırtına çekilmiş, dalgalar durmuş, her yan sütliman olmuştu. O halde bir yerden düğmeye basılmış ve 1968'den itibaren Türkiye aleve, ateşe, yangına verilmişti. Ve yine bir yerden düğmeye basılmış yangın durmuştu. Nitekim o günlerde alenen ilan edilmemiş miydi? Şöyle demişlerdi: 'Bizim oğlanlar Ankara'da darbe yapmışlar...' Üniversitelerde birden uç veren cılk komünizan eylem, yakın tarihi bilenlere daha yüzlerce başka berbat cinsiyle birlikte bunları hatırlatıyor. Bu yumurta atan çocukları bir kenara çekip sorsanız size ne yaptıklarını izah edemezler. Dün hapse veya mezara giren yahut darağacına çıkanlar nasıl birer maşa idiyse, birer alet idiyse bunlar da aynısı. Onlar, nasıl işin heyecanından kullanıldıklarını vaktinde göremedilerse bunlar da göremiyor. Türkiye düşmanları, o gençlerin sırtını sıvazlayarak genç nüfusumuza, ekonomimize, huzurumuza ve istikbalimize kıydılar. O gün yalnızca komünist devletler sponsorluk yapıyor zannındaydık. Oysa onlar kadar değil, belki onlardan çok kapitalist dünya mes'ul çıktı. Şimdi aynı oyun sahnede. Ogün ucuz figüran olanlar gibi yine ucuz figüranlar rol almakta. Bir de onları kullanan tek parti zihniyeti, işçiyi partileştirme peşindeki kanserli meçhul güç ve dış mekanizmaların manivelası Kürtçülük. Dün, o oyunlarda taşlı, silahlı, kanlı rol alanlardan hayatta kalanlar, sonra ne kadar dövündüler. '68, '78 nesillerinden sağduyu sahibi hiç kimse, bugün 'çok iyi ettik' demiyor. Kendisine yumurta atanlar gibi binlerce talebe yetiştiren Prof. Burhan Kuzu'ya o muameleyi reva görenler de yarın ne kadar yanlış yaptıklarını anlayacaklar. Ama inşallah, ba'de harab'il Basra olmadan anlaşılır. Kızıl Deny, kendini yakmaya kalkışmıştı? Sonra ne oldu? O anarşist, bugün Avrupa Parlamentosunun Daniel Cohn Bendit isimli parlamenteridir. Çocuklar! Takma akılla 7 adım gidilir. Emanet aklı değil, kendi aklınızı kullanın. Size 'haydi aslanım gün bugündür!' diyen yeni Kızıl Deny'lere kanmayın. Siz yanarken, onlar, alevinizde purolarını ateşleyecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.