Yasaklı Türkiye de geri kalmış Türkiye de istemiyoruz

A -
A +

Bundan böyle Tayyip Erdoğan'ın hayatında doğum gününden sonraki en unutulmaz tarih herhalde 9 Mart 2003 olacaktır. Bu tarihte bir yanlışlık düzeltildi. Şöyle bir hatırlayınız. Siirt'te sıradan bir şiir okunması ve mahkumiyet. Mahkûmiyetle birlikte gelen seçilememe yasağı. İtirazlar, redler ve hukukla siyasetin birbirine karışmasından dolayı seçime sokulmamak. Bir parti başkanının kendisi engellendiği halde isminin seçim pusulasında yer alması. Derken 3 Kasım 2002 seçimlerinin yapılması. AK Partinin iktidar olmasına rağmen partisini iktidara taşıyan genel başkanın arkadaşlarını bir misafir gibi meclis balkonundan seyretmesi... Bunlar birbirine eklenmiş ayıplar silsilesiydi. Şiirden dolayı başa gelenler de. Seçime sokulmaması da. Hukuka düşen siyaset gölgesi de Ortadaki manzara da. Haliyle iki başlılık meydana geldi. Öyle olacağı önceden de belliydi. Abdullah Gül'ün olgun ve ağırbaşlı davranmasıyla iki başlılık asgari düzeye çekildiyse de büsbütün ortadan kalkamadı. Kalkamazdı da. Dönemin kısalığına rağmen zararı büyük oldu.. Mevcut şartlara gelince. Artık Türkiye'de her şey normale dönme yolunda. Genelkurmay Başkanı, her çağdaş devlette olduğu gibi sivil otoriteye tabi olduklarını ilân etmiş ve kimlerin ordu adına konuşabileceğini bir kere daha tekrarlamıştır. Başbakanlık hakkı olan bir lider, makamına oturuyor. Başbakanın, meclis başkanının eşleri kapalı olabiliyor. Bundan da mantığı olan kimse rahatsız olmuyor. Bir çok bakan namazını kılabiliyor. Her lise mezunu her yere gelebiliyor. Okul önü çirkinlikleri yavaş yavaş izale oluyor. Bunlar yaşanırken bedeli çok pahalı da olsa herkes bir çok şey öğrenmekte. Hayat, şartlar terbiye ede ede yol veriyor. Lüzumsuz sözler, gösterişlerin de yasaklar kadar zararlı olduğu görüldü. Bunu mağdurlar da anladılar. Hilmi Özkök'ün de dediği gibi bu coğrafyanın esiriyiz. Gidecek başka vatan yok O halde herkesin birbirine tahammül ederek bu vatanı paylaşması gerekir. Bulutların üzerinde gezinmek senelerimizi ve servetlerimizi mahvetti. Başbakan çıkartma şansını yakalamış bir ilde sandığa duyulan ilgisizliğe gelince onu haylice düşündürücü bulmamak mümkün değil. Siirt manzaralarını ekranlardan gördünüz. Şu asırda bir yöre insanları bunları çekiyorsa onların küsmelerine bir şey diyemezsiniz. Hâlâ salla, katırla ulaşım yapılan bir yurt köşesinin varlığı yüz kızartıcıdır. Birtakım telkin ve baskılara maruz kaldıkları da ayrı vakıa. O halde gerçeğin her türlüsünü nazarı itibara alarak Türkiye iyi yönetilmeli. Refahın olmadığı yerde kahır, küskünlük ve birtakım yönlendirmelere istesiniz de istemeseniz de şahit olursunuz.. Artık hiçbir mazeret kalmadı. Laf bitsin, herkes sussun ve icraat başlasın. 3 Kasımın eksiği geç de olsa güç de olsa telafi edildi. Şimdi iş zamanı. AK Parti iktidarı bundan sonra vatandaşı sevindirmek, zorlukları aşmak ve ülkeyi kalkındırmak zorunda. Şaha kalkmış bir Türkiye, Türkiye'nin hakkıdır. Savaşa ve her türlü çetinliğe rağmen şaha kalkmaktan gayrı bir şans yok. Geri kalmışlık ayıpları da yasaklar kadar utandırıcı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.