*Yaşlılar Haftası'na armağan on asırda Türk milletine yapılan büyük fenalıklardan biri nüfus kontrolü, diğeri de çekirdek aile hayatıdır. Türkiye, 2025'te nüfus gerilemesine maruz kalacak. Mevzubahis olan 20 yıl sonrasıdır. Bu kadarcık zaman, devlet hayatında bir şey değildir. 20 Yıl sonra bugünkü Avrupa'nın şaşkınlığına düşeceğiz. Avrupa'da bütün teşviklere rağmen nüfus artmıyor, aile değerinden çok şey kaybetti, evlat sevgisinin yerini köpek sevgisi aldı. Avrupa'daki trajik manzara, şimdi bizim toplumda da görülmeye başlandı. "Çekirdek aile", karı-koca ve 1 bilemediniz 2 çocuktan ibaret. Bu ailede kayın valide, kayın peder, nineler dedeler yok. Karı-koca çalışmaktadır. Tek veya en fazla iki çocuk yuvadadır. Yahut iki mahalle ötedeki anneye "bırakılır". Yemekler çok kere haftalık pişer. Ev otel gibidir. Çocuk, yuva kokusunu evinden ziyade aylık ödenen "yuva"da alır. Büyük anne-büyük baba sanki uzak akrabalardır. Bu hayatlar bizim değil. Yaban hayatlar cemiyetimize aşılandı. Sosyal, psikolojik, polisiye patlamaların temelinde çekirdek aile hatasının payını mutlaka görünüz. Yeni evliler, istediği kadar iyi eğitim alsın. Bir de hayat tecrübesi, görmüş geçirmişlik var. Tecrübe olmadığı için eksiklikler oluyor, eksiklik, sabır, hoş görü ve tahammülle karşılanamıyor. Bunun sonucu olarak şimdi de çığ gibi boşanmalar başladı. Eğer yeni ailelerin yanı başlarında yaşlıları olsaydı yuvalar dağılır mıydı? Çocukların şımarmaya da ihtiyacı vardır. Onları öz anne babalarına karşı koruyacak, arkalayacak büyük anne babalar olmayınca ya tamamen yüz göz olunmakta veya robot gibi bir hayat yaşanmakta. Çocuklar hem manevi bilgilerden mahrum büyüyor hem masallardan. Onları öğretecek, bir kültürü geleneği nakledecek köprüler atılmış durumda. İş işten geçmeden bu iki yanlışlığın terk edilmesi lazım. Bir gün bu topraklarda azınlık duruma düşmek istemiyorsak nüfus kontrolündeki vahim uygulamayla çekirdek aile modelinden vaz geçilmelidir. Anne babalar ya tek başlarına kendi evlerinde ayakta kalmaya çalışmakta veya huzur evlerinde ölümü beklemekteler. Bu bize yakışıyor mu? 80 yaşında kadınlar, ak sakallı dedeler tek başlarına bir dairede, oğlu, gelini ve torunu bir başka semtteki dairede veya bir başka şehirde. Bunun adı hayat, modern hayat. Bu bize yakışmıyor. Vicdanlarımıza zulmetmeyelim. Yaşlılarımız sanki sürgündeler. Eğer o sürgün biterse sosyal sağlık da yerini bulur. Hatta konut ihtiyacının azalması, kiraların düşmesi gibi dolaylı faydaları bile olur. Evlerin bereketi artar. Yaşlılarına tahammül edemeyenler unutmasınlar ki bir gün kendileri de yaşlanacaklar. Kim ne ekerse onu biçer. "Kıtalara hükmeden bir imparatorluğun çocuklarıyız" diye hep iftihar ederiz. Unutulmasın ki dedelerimiz evleri de birer küçük imparatorluktu. 30 Kişinin yaşadığı hanedanlıklardan 3 kişinin kaldığı nohut oda bakla sofalara sığındık. Şunu herkes kalbine nakşetmeli: Aile büyümeden devlet büyümez. Yaşlıya hürmet etmeden huzur bulunmaz. Yaşlısı olmayan evin sıcaklığında noksanlık vardır. Yaşlılar toprağı tutan çınarlar gibidir. Yaşlılarımızın hem varlığına hem dualarına muhtacız.