Bizde köprüler, Deli Dumrul'dan bu yana ihtilaf sebebidir. 1. Boğaz Köprüsü, büyük gürültülere yol açmıştı. 3. Köprüye "Yavuz Sultan Selim" denmesi de münakaşa mevzuu oldu.
Bugün mezkûr köprüye "Yavuz Sultan Selim" isminin verilmesinden vazgeçmek hiçbir şekilde mümkün olamaz. O itirazlar, Gezi'de darbe hazırlığı esnasında yapılmıştı. Alevileri de kötü niyetleri için kullandılar. Karar, bir darbe teşebbüsü sırasında kargaşaya getirilen bir itiraz yüzünden iptal edilirse devlet yolunu şaşırır. Dediğimiz gibi bu, Gezi'de darbe hazırlığının bir parçasıydı. Ağaç sevgisini dile getiren tecrübesiz gençlerin yanı sıra, Alevi yurttaşlar da suiistimal edildiler.
3. Köprüye bütün dünyanın gözü önünde "Yavuz Sultan Selim" ismi verildi. Bunu devlet ve millet adına sayın Cumhurbaşkanı açıkladı. Cumhurbaşkanı, TBMM başkanı ve Başbakan aynı anda temel atma düğmesine bastılar. Üzerinde "Yavuz Sultan Selim" yazan bir madeni hatıra levhası temele yerleştirildi.
Artık vazgeçme mevzubahis olamaz. Olursa hem vatandaş çoğunluğuna ve hem de o koca Padişaha karşı haksızlık olur. Herkes, her ismin her yerde olmasından memnun mu? Hayır! Hüküm, ekseriyete göre verilir.
Şunu unutmamak gerekir:
İsminin bir yere verilmesi, o büyük Padişaha hiçbir şey kazandırmaz. Hadise bir kadirşinaslık ve vefa borcudur. Yoksa Yavuz, Türk ve dünya tarihinde zaten şerefli yerini almıştır. İstanbul'un mühim semtlerinden biri O'nun ismini taşımakta. Yavuz Selim Camiî, Haliç sırtlarından İstanbul'un güzelliğine güzellik katmakta. Türbeler kapatılıncaya kadar Yavuz Selim Türbesi, Eyüb Sultan'dan sonra en ziyade ziyaret edilen mekândı. Şimdi de sürekli ziyaret edilmekte. Birçok okulda, camide, caddede ismi mevcut. "Yavuz" namlı I. Selim Han, Hazreti Ömer meşreblidir. O'nun gibi âdil, O'nun gibi haşmetli.
Yavuz'un Alevileri katlettiği iddiası, şahlar dönemi İran'ın bir iftirasıdır. Şayet, Yavuz, iktidarında sıkı tedbirler almasaydı Anadolu, bugün İran mülküydü. "Şah İsmail de Türk'tü, Safeviler de Türk'tü" demek şifa kabul etmez bir ahmaklık olur. Yıldırım da Türk'tü, Timur da Türk'tü. Şayet cezalandırılanlar olmuşsa bu onların mezhebinden dolayı değil, devlet aleyhine faaliyetindendir. Nitekim bugün PKK'lıların mezhebine değil, eylemine bakılmakta. İtiraz edenlere sormazlar mı, "Dersim'de Alevileri mağaralara doldurup zehirli gazla katledenlerin isimleri stadlara, mekteplere, caddelere, havaalanlarına verilirken neredeydiniz?"
Biz, YSS ismi açıklanmadan evvel Abdülhamid Han Köprüsü, teklifini yapmıştık. Çünkü bu Padişahın Boğaz Köprüsü'ne dair hayal ve çalışmaları vardı. Fakat devleti yönetenler böyle uygun gördüler.
Karara darbe ortamında itiraz edilip Aleviler kışkırtılarak hükümet köşeye sıkıştırılmak istendi. Taviz verilirse darbeye teşebbüs edenler ödüllendirilmiş olunur. Ne olacak o zaman? Reşadiye, Muradiye gibi ilçelerin ismi de mi değişecek? Hamidiye Suyu'na başka bir ad mı verilecek.
Vaki itiraz, itibar göremez.
Fakat Nevşehir Üniversitesi'ne Hacı Bektaş-ı Veli ismi verilebilir.
Veya 1. Boğaz Köprüsü'nün ismi Hacı Bektaş-ı Veli olsun.
Niyet düzgün olunca, işler güzel olur.