Medya unsurları 3 temel yapıdan oluşur. Haberciler. Yazarlar. Yöneticiler. Yöneticiler de patronlarla onların vekilleri olan işletmeciler diye ikiye ayrılabilir. Bazı patronların söyleyecek sözü vardır. Onun için gazete ve televizyon gibi ağır yükleri çekerler. Bazıları için bunlar servet savardır, uçaksavar misali. Basını, imkânlarını kollamak ve/veya büyütmek için kullanırlar. Haberciler, muhabirler, kameramanlar, foto muhabirleridir. Bunların bir de mutfak ayağı vardır ki buna yazı işleri denir. Esas gazeteciler, habercilerle yazı işleridir. Yazarlara gelince... Ki programcıları da bunlara katıyoruz. Bazıları, meslek dışından gelmedir, bazıları mesleğin basamaklarından yükselmedir. Her ikisinden de bir kısmı günü kurtarır, incir çekirdeğini doldurmaz yazılarla sütun işgal ederler. Muhalif olmak vazgeçilmez ilkeleridir. Sadece muhalif kalarak, sataşarak dikkat toplayabilirler. Bunlardan bir kısmı kabiliyetsiz, bir kısmı ucuz kahramandır. Bazıları, özellikle sağ iktidarlar bunlara yakın olmayı menfaatleri icabı görürler. Akılları sıra onları kullanırlar. Halbuki diğer taraf da aynı niyettedir. Bazıları ise dedi-kodu değil fikir üretirler. Yazdıkları zamana dayanan sözlerdir. Bugün de onlarca sene sonra da görüşlerinden istifade edilir. Hakiki yazarlar bunlardır. Bunlar satılmazlar, satın alınmazlar. Onlar için sütuna konan imza namustur. Fakat sayıları azdır. İktisattaki kötü paranın iyi parayı uzaklaştırması gibi diğer cins soylu olanın yolunu keser. Bu diğer cinsin yemek diye bir düşkünlüğü vardır. Büyük patronlar veya iktidar patronu kendilerini yemeğe çağırırsa günlerce bunu yazarlar. Sanki bu memlekette her sofra o ayardaymış gibi ballandıra ballandıra anlatırlar. Çağrılmayınca... Çağrılmayınca da demediklerini bırakmazlar. Kıskançlıkları nöbete dönüşür. Kendilerinin orada olmamasına içerlerler. Her zaman bu imkâna kavuşup da bir kere sahip olamayınca davet sahibine de misafirlerine de demediklerini bırakmazlar. Öyle ki davetlilerin geçmişini bile kirli çıkın gibi gözler önüne dökmeye çalışır, ev sahibinden intikam almaya uğraşırlar. Değer mi? Hepsi bir yemek... Daima sen mi baş köşede olacaksın? Başka insan yok mu? Hatta gazetende televizyonunda başka insan yok mu? Halbuki var. Gazeteciler, mutfak yükünü, kahrını çekmekte. Ama sen onları kale almazsın. Varsa yoksa egon. Bu ne ihtiras, bu ne kıskançlık, bu nasıl kalitedir. Türk basınının itibarı bugün de yerlerde sürünmekte. Eğer bir basın ya servet savar olarak görülüyor. Veya... Bir yemeklik kalite sergileniyorsa başka ne beklerdiniz?