İlgili geçmiş hükümetlerimiz az sorumlu değil. Irak Kürdistan'ı bugünlere birden gelmedi. Bağdat'ta kuvvetli bir hükümet ve Saddam Hüseyin gibi gözünü kırpmadan doğrayan bir diktatör varken adım adım siyasi yapılanma gerçekleşti. Önce meclis teşkil oldu, Ankara, tepki verdi. Birkaç teselli edici söz söylendi, sustu. Sonra anayasa yapıldı. Ankara yine öfkelendi. Yine birkaç yatıştırıcı söz söylendi. Ankara yine sustu. Bunlar olurken Irak hükümeti, müdahale edemiyordu. Çünkü, Bağdat'a 66. meridyenin üstüne çıkma yasağı konmuştu. Kürt bölgesi, Washington'un himayesine alınmıştı. Demek ki Amerika tâ o zamandan Türklerden karşı tavır gelme ihtimaline binaen Kürtleri devlet olma sürecine sokmuş. Kuzey Irak'ta bugün iki büyük aşiret birleşerek federal yapıya doğru gidiyor. Türkiye, hükümet ve askeriyle en üst seviyeden çok sert sözlerle bu gidişi durdurmaya çalışmakta. Bu çıkışlarla bir yere varılacak mı? Yoksa biz zaman sonra yine sonuca razı mı olunacak? Kabul etmek lazım ki Ankara'nın işi çok zor. Kuzey Irak, Kıbrıs'tan daha zor mesele. Fiili federasyon zaten mevcut. Hale bakınız ki bizden o sert çıkışlar yükselirken federasyonun gayri resmi başbakanlığını yürüten Behram Salih, hem de Ankara'da iken "içişlerimize karışmayın" diye beyanat veriyor. Yeni itirazımızın gerekçesi, ırka dayalı federasyon olamayacağı yönündedir. Bu itiraz, bütün mantıkiliğine rağmen ne kadar geçerli olur? Bölgedeki diğer ırkları da sayarak karşı tezleri ileri sürülemez mi? Sınırımızın diğer yanında hem PKK/KADEK unsuru devam ediyor hem de Irak Kürtleri adım adım müstakil devlet olma yolunda yürüyor. Bütün bunların arkasında ise anglo sakson mevcudiyet yer almakta. Her iki Körfez Harekâtında da harekâtın dışında kalarak biz bu işi baştan kaybettik. O halde yeni politikalar geliştirme mecburiyetindeyiz. "Müdahil oluruz, kan dökülür" sözleri ne kadar gerçekçidir? Müdahil değil miyiz? Kuzey Irak'ta askerimiz var. Ankara, Kuzey Irak'ta müstakil bir Kürt devletinin kurulmasını, Türkiye'nin üniter yapısı açısından tehlikeli görmekte. Onun için yalnızca kendi üniter yapısını değil, Irak'ın da üniter yapısını korumaya çalışıyor. Türkiye ve Suriye Kürt devleti, Türkiye ve İran Şii devlet kurulmasına muhalifler. Ne var ki rakipsiz kalmış süper güç, kafasına taktığını yapıyor. Bizim, Kürtleri Amerika-İngiltere safına itip düşman kutuplar olmamız doğru değildir. Dış politikada duygularla, heyecanlarla hareket etmek yerine soğukkanlılıkla düşünmek daha sağlıklı olur. O Kürtler de o Araplar da Türkmenler kadar bizim insanımızdır. Şu Behram Salih, şu Hoşvar Zebari ne kadar bizden tipler. Sahip çıkmamız lazım. Suriye, Yunanistan vs. ile düşmanlıkları dostluğa çevirirken bu defa yeni düşmanlıklara yol açmayalım. Aksi ihtimaller hariciyede masaya yatırılmıyor mu? Bağdat'a kuzeye uçmak yasağı getiren Amerika, Ankara'ya da güneye uçma yasağı koyarsa ne yaparız? O takdirde bölgede federal veya müstakil bir Kürt devleti kurulur. Ankara, sadece seyirci kalır. Amerika'yla çatışacak güçteysek o başka. O kudrette olmadığımızdan netice böyle oldu. Onun için mutlaka yeni politikalar üretmeliyiz. Kerkük'ü de Erbil'i de Türkmen'i de Kürt'ü' de kaybetmeyelim. Kürt de Arap da kendine Ankara'yı yakın hissetmeli. Böylesi ihtilaflar sadece bugüne mahsus değil. Eskiden de vardı, yarın da olacak.