Dünya onu ne kadar da büyük ümitlerle beklemişti. Lütfen hatırlayınız. 1999 yılına girdiğimizde aynı zamanda geri sayım süreci de başladı. Ekranlar, gazeteler, her gün ilân ediyorlardı. 364 gün kaldı, 340 gün kaldı. 295 gün kaldı... gibi. Kalan 2000'e giriş tarihiydi. 2000'e girmekle milenyum'a girilecek, insanlık bütün dertlerinden kurtulacaktı. Şimdi, siz de aldatıldığınızı anlamış olmalısınız. Dünya, Hıristiyani bir propaganda ile kandırıldı. Hepimiz kandırıldık. Hani cumhuriyetin ilk yıllarından kalma bir şarkı vardır "Dertlerden kurtulursun gezsen Anadoluyu". Bu bir hayaldi. Milenyuma giren insanlığın dertlerden kurtulacağının da hayalden başka bir şey olmadığı bugün çok net biçimde görülüyor. Dünya, Hırıstiyan taassubuna alet edilmiş o kadar. Nerede o neş'e, hoplayıp zıplamalarla kutlamalar, karşılamalar? Aynı neş'e ve sevinç gösterileri bugün tekrar edilebilir mi? Milenyumu yaşamaktayız diye sevinen, bunu ilan eden kişi, zümre, millet gördünüz mü? Mümkün değil. Çünkü... Milenyum sanki ne beklendiyse aksine vesile oldu. Zelzeleler arttı. Daha 17 Ağustos 1999'da Marmara Depremi bir gece yarısı vurdu. Her şey 45 saniyede bitti. Felaket, 40 bin vatandaşımızın hayatına mal oldu. Sonrasında bütün dünyada depremler yaşandı ve yaşanmakta. Açlık, aldı başını gidiyor. Bugün, milenyumdan 5 sene alınmışken Afrika'da 40 milyon kişi açlık tehlikesiyle karşı karşıya. İnsan kaçakçılığı eskinin köle ticaretini arkada bıraktı. İşsizlik, her memleketin başının ağrısı. Cinsi sapıklık, zina önlenemez çapta. Cehalet diplomayla kazanılır oldu. Alkol, uyuşturucu, sigara tıbbı mağlup etti. İşte İngiltere. Demokrasinin beşiği olduğu söylenir. Eğer demokrasi rüya gibi bir dünya hayatı vaad ediyorsa beşikteki bu manzara ne ile izah edilebilir? İngiltere'de her 25 çocuktan 1'i babasından değil de bir başka erkekten. Ahlak etik olduktan sonra düşüş, ses hızını aştı. Yine İngiltere'de alkol sebebiyle meydana gelen ölüm nisnbeti son 5 yılda yüzde 20 miktarında çoğalmış. İngiltere demokrasinin beşiği. Fakat aynı zamanda futbolun da çıkış mekânı. İşte bu futbol memleketinde holiganlar sanki batıl bir "futbol" dini kurmuşlar. Satanistler gibi bir şey. Maça satırlarla ve ölmeye gidilen bir dünyada siz neden bahsediyorsunuz? Ya seyirciler? Bir büyük oyunun figüranı oduklarını anlayacaklar mı? Hırsızlık, adisi, çetesi, gaspı, kapkaçı ile dünyayı tehdit eder hale geldi. Bunlar belalardan bela beğen cinsinden. Onlarda papaz, ahlaki düşkünlükte yakalanıyor. Bizde müezzin kendi camiini soyuyor. İnsanlık merhametten uzaklaştı. Kapitalizm daha da vahşileşti. Tekelleşme aynı zamanda gaddarlığı getirdi. Bizim hırsızlık dediğimiz fiili işleyenler onu artık mubah saymakta. Aç it fırın yıktıktan sonra alışkanlık kazanıyor. Harpler, bahaneye dayanarak çıkartılmakta. İşte Irak, demokrasi götürülecek, nükleer silahlardan temizlenecek, diktatörlükten kurtulacaktı . BM'nin daha evvel dediği gibi nükleer silah çıkmadı. Demokrasi ise lafta kaldı. Her gün 50-100 kişi arası hayatını kaybetmekte. Saddam'a özlem çeken kitleler varsa bu suç kimin? Sadece savaşlarda değil, trafik ve uçak kazalarında, alkol ve uyuşturucu neticesi de her gün yüzlerce kişi can vermekte. Artan hastalıklara ne dersiniz? Tehlike sadece AIDS değil. Hepatitler, kanserler patlama yaptı. Ne lüks arabalar, ne ferah evler, ne marka giyimler, ne pahalı cep telefonları... Ve ne de kuyruklu yıldızın dünyaya yaklaştığında vurulduğu çağdaki kuyruklu yalan milenyum... Bunlar ve plazalar, hipermarketler... Mutluluk getirmedi. İnsanlık her gün biraz daha özünden kaybediyor. Bu devrin insanı yalnız. Bu devrin insanı, ekranın cenaze namazı kıldıramadığını, tabut taşıyamadığını henüz düşünmedi. Hiç bir "chat"in gerçek dostluğun yerini alamadığını kavrayamadı. Sokaklar uyur-gezerler gibi telefon gezerlerle dolu. Açık teşhircilerle "İslamcı" teşhircilere ne dersiniz? Milenyum, insandan kendisini alıp kopardı. Milenyum, bir koca yalan... Kandırıldık. Hormon, meyveden, sebzeden ekmeğe kadar yayıldı. Ekmek, sanki süngerleşti. Zaman döne döne gidiyor. Herkes tüketiyor. Zaman da insanı tüketiyor.