15
Haziran 2014 tarihinde yaşanacak olan "Babalar Günü"ne daha çok zaman
var; fakat hazırlık yapılsın diye teklifimizi bugünden yapıyoruz.Aramızda
kahramanlar vardır; kahraman olduklarını bilmeyiz. Kendileri
de bilmezler. Beklenmedik hâdiseler, onları müstesna hüviyetleriyle
tarih önüne diker. İstanbul'un Fethi'nde Ulubatlı Hasan, 18 Mart
Çanakkale Muharebeleri'nde Seyit Onbaşı, İstiklal Harbi'nde Sütçü İmam,
Antepli Şahin, Nene Hatun... o kahramanlarımızdan ilk ânda
hatırlayabildiklerimizdir.
Halil Karamanoğlu, bu toprağın
kahramanlar damarından beslenen bir sade vatandaş; Burak Can
Karamanoğlu'nun babası... Burak Can, üç ay evvel vatani vazifesini
yapıp evine gelmiş. Okmeydanı'nda oturmaktalar. Okmeydanı; hani Osmanlı
kemânkeşlerinin ok talimi yaptıkları yer. Burada nişangâh taşları
dikiliymiş, rejim değişikliği sonrası o nişangâhlar parçalanarak
binaların temeline, duvara taş olarak konmuş. Bu nankörlüğün, ihanet
olarak bir benzeri Türkistan'da görüldü. Komünistler mâbed kitabelerini
kırıp daha fena yerlerde kullandılar. Bugün Okmeydanı'nda maziden
günümüze bânisi Sultan Abdülhamid Han olan Dar'ül Aceze ile Türkiye
Hastahanesi'nden başka bir şey kaldığını bilmiyoruz. Mezkûr semt
1960'larda gecekondu muhitiydi, şimdilerde çehresi değişmekte...
12
Mart 2014 akşamı Burak Can, yemek sonrası iki arkadaşıyla dışarı
çıkmıştı. Birden kendilerini eylem yapıp cam-çerçeve indiren kızıl
bayraklı bir grupla burun buruna buldular. Onlar, gayrı kanunî bir
örgüttü. Emperyalist devletlerin yedekte besledikleri yıkıcılardı. Ne
yapıp ederek 14-15 yaşındaki bir çocuğu Gezi'de ideolojileri için
kullanmış, hayatını bitirmiş şimdi de cenazesi üzerinden istismar
yapmaktaydılar. Devlete, hükümete, mukaddes değerlere öfkeyle
saldırıyorlardı. Elektriği kesmişlerdi. Etraf karanlıktı. Anarşist
grupla Burak Can ve arkadaşları ağız dalaşına tutuştular. Halbuki
insanla konuşulur. O temiz gençler yanılmıştı. Burak Can, birden
arkadaşlarının arasından yüzüstü yere yıkıldı. Karşı tarafın konuşma
şekli buydu. Burak Can Karamanoğlu -doğrusu Kahramanoğlu- dudağından
giren bir kurşunla şehit olmuştu...
Ertesi gün Piyale Paşa
Camiînde eda edilecek cenaze namazından sonra Alucra'ya götürülüp
toprağa verilecekti. Kameralar, kalbi yaralı baba Halil Karamanoğlu'na
döndü. Kim bilir nasıl acı ve ağır konuşacaktı? Hayır, O, vakarını
bozmadı, fitneyi körüklemedi; asaletinin gereğini yaptı. O şartlarda
söyleyebildikleriyle herkese parmak ısırttı:
-Bizim
sağla-solla alakamız yok, biz hepimiz Müslümanız, hepimiz Türk
milletiyiz. Dış güçler, bizi birbirimize düşürmek istiyor.
Devletimizden, milletimizden ne istiyorlar?!!!... Bu vatanı
böldürtmeyeceğiz. Bu toprakları biz idare edeceğiz, AB veya ABD değil!!!
Bu
bir siyasi nutuk değildi, rey için, menfaat için söylenmiyordu.
Bunlar, gencecik evlâdının tabutu musalla taşındayken kor ateş gibi
yanan bir kalbden yükselen yiğit sözleriydi.
Yılın Babası bu kahraman olmayacaksa kim olabilir?
Burak
Can, askerlik vazifesini yapıp geldikten sonra mankurtlara karşı
İstiklal Mücadelesi verirken şehit oldu. Sıra devlette. TOKİ, kirada
oturan Halil Karamanoğlu'na 15 Haziran 2014 Babalar Günü'nde -şâyet
kabul ederse- bir ev hediye etmelidir. Bu toprakların, şehit
ana-babalarına ödenmez borçları var.