Sol, medeniyetin esas unsurlarından. İlk bilinen yol, patikalar. Patika yollarla başlayan seyrin sonu çevre yolları. Patikalardan sonra deniz yolu keşfedilmiş. İlk deniz taşıma vasıtaları sallar, sonuncular hızlı feribotlar. İnsanoğlu, kara yolunu keşfettikten çok asırlar sonra demir yolunu bulmuş, demiryolunun hayata katılması 19. Yüzyıl. Dünya, demiryolunda da müthiş ilerlemeler kaydetti. Tek ray üzerinde uçak hızına yakın sür'atte giden trenler yolculara hizmet vermekte. Hava yolu ise demiryolundan bir asır sonra insanlığın hizmetine girdi. Hava yolundaki son buluş füze, kat edilen menzilse ay veya Merih. Tabii bu arada Göç Yolları, İpek Yolu gibi tarihi yollar, Ümit Burnu gibi tarihin seyrini değiştiren keşifler, Süveyş Kanalı, Panama Kanalı gibi kol kuvvetine dayanan eserler, aşılmaz dağları delip geçen tüneller, Kara Avrupa'sıyla Ada Avrupa'sını birleştiren tüp geçitler, hemen her metropolün ulaşım problemini çözen metrolar ya geçildi, ya kazıldı veya yapıldı. Bütün bunlar olurken biz neredeydik? Eğer efsane değilse Göç Yolları zaten bize ait. Ümit Burnu, İstanbul'un fethi neticesinde bulundu. İpek Yolu'nun üzerindeyiz. Bağdat Yolu, Kadıköy'den Bağdat'a uzanan bir çile yoludur. İşte o kadar. Ondan sonra "dağ ne kadar yüksek olursa olsun yol onun üstünden geçer" diye ya yolun tefekkürünü yapmış, yahut dağlar arasına mahkumiyetin acı ve ıstırabından kurtulmak için onlara yalvararak yol isteyen türküler tutturmuşuz, "yol ver geçem, yol ver dağlar!" İstanbul'a ilk tüp geçidi Abdülmecid düşünmüş, ilk metro ve ilk telgrafı Abdülhamid dünyadan önce Türkiye'ye hediye etmiş, Hicaz ve Bağdat Demiryollarını yaptırmış. İlk telefon, yine O'nun devrinde hayatımıza girmiş. İlk uçak fabrikası Atatürk zamanında Kayseri'de kurulmuş. Türkiye'nin bugünkü anlamda ilk yolla tanışmasıysa Adnan Menderes iktidarıyla olmuştur. Menderes, Türkiye'nin yol mimarıdır. Medeniyetin diğer parçası olan aydınlatmanın da mühendisi. Bu asfalt yollar, 1960'lardan itibaren kapitalist ekonominin dişlilerine takıldı. O yollarla yolunu bulma fırsatını yakalayan muhterisler, demir, deniz ve hava yoluna aman vermediler. Kara yolları bu milletin mezbahası oldu. Şimdi -inşallah- bu makûs talih yeniliyor. Karada çift yollar açılarak trafik kazaları azaltılıyor, denizde mazot bir hayli ucuzlatılarak deniz taşımacılığı, deniz yolculuğu, deniz ticareti teşvik ediliyor, demir yolculuğunda büyük hamlelere imza atılıyor, havada tekel kaldırılarak rekabet özendirilmek suretiyle yine ucuz seyahat gerçekleşiyor. On binlerce vatandaş ömründe ilk defa uçağa binecek. Son olarak da Ankara-İstanbul hızlı tren yolu, Boğaziçi tüp geçidi hayal olmaktan çıkıyor. Tarihi günler yaşıyoruz. Tarihten rövanşı alıyoruz. Sallarla geçtiğimiz Avrupa'dan trenlerle salkım-saçak geri döndük. Şimdi ise medeniyetler geçidi olacağız. Ahlak, aile, örf ve varoluş kıymetlerimizde erozyona uğramazsak bilin ki adı konsa da konmasa da 21. yüzyıl bizimdir. Kapanmış, tıkanmış unutulmuş yolları açıyor, kahtı ricali aşıyoruz. Dağlar, çok arkalarda kaldı.