Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Beyazsaray ziyareti, yapılması gereken bir seyahatti. Sebep ne olursa olsun bir dünya devletiyle aramız şekerrenge bürünmüştü. Halbuki o devletle ekonomiden askeriyeye kadar onlarca dalda münasebetimiz vardı. Dahası hemen yanı başımıza yerleşmişti. Bölgeyi toptan etkileyecek yeni projeler peşindeydi. Burukluğun devam etmesi Türkiye için de bölge için de hiç iyi olmayacaktı. Bundan dolayı başbakan başkanlığında bir heyetimizin ABD'ye giderek muhataplarıyla konuşmaları fevkalade isabetli olmuştur. Bir yerde ihtilaf varsa o ihtilaf konuşarak halledilir. Türk- Amerikan dostluğu, belki de bir daha 1 Mart tezkeresi öncesindeki sıcaklığa dönemeyecek. Fakat bu ziyaret öncesi soğuklukta da kalmayacak. Bu ziyarete kadar Türkiye, Amerika'nın ısrarla dile getirdiği "Amerikan karşıtlığı" fikri sabitinin farkında değildi. İki devlet yönetimleri arasında bir şeyler yaşanmış, iki ülkede de tenkitler yapılmıştı. Amerika'da Türkiye ve Türkler hakkında yazılıp çizilenler burada Amerika için söylenenlerden kat kat fazla iken onlar müthiş bir alınganlık göstermekteymiş. Ziyaret tarafların birbirlerini dinlemeleri için fırsat oldu. Yapılmayıp soğukluğun giderek husumete dönüşmesi daha mı iyi olurdu? Tehlikeye giren dostluğu bitirmek mi, kurtarmak mı daha kıymetlidir? Bugün kurtarılan AK Parti-ABD dostluğu değil. Türkiye-ABD dostluğudur. 3 Ekim öncesi Amerika'yla ortak görüntü vermek fena mı olmuştur? Buna rağmen ziyaret, bazı kalemler tarafından yerden yere vuruluyor, küçümseniyor, alay ediliyor. Bunlar iki çeşit. Birinciler, ilk günden beri Tayyip Erdoğan ve AK Parti muhalifleri. Bunlar, fikir, inanç, zihniyet olarak başbakanla partisine hasımdır. Ne yaparsa yapsın affetmezler. Dün aleyhte yazıyorlardı, bugün de o yolda devam etmekteler. Kendi mantıkları içinde samimi davranıyorlar. Onlara iki yüzlü denemez. Diğerleri ise mutlaka şaşırtmıştır. Seçimlerden önce Recep Tayyip Erdoğan için en galiz hakaretleri yapıyorlardı. 4 Kasım 2002 sabahı çok keskin bir viraj alarak ağız değiştirdiler. Başbakanla partisini yere-göğe koymuyorlardı. Ne yazık ki iktidar sarhoşluğu niyetleri görmeye engel oldu. Bu menfaat bezirgânlarıyla olmak şeref telakki edildi. Hakiki dostlar bir kere daha uzağa düşmüşlerdi. Şimdi cicim ayları bitiyor. O iyi gün dostu yazarlar, gazeteciler, televizyoncular ziyareti de sonuçlarını da başbakanı da hafife almakta, sonucu küçümsemek bir tarafa inkâr etmekteler. ABD karşısında şahsiyetli duruşa asla tahammül edemiyorlar. Sanki her biri Amerikan milliyetçisi. Çünkü ABD, AK Parti'den büyük, Bush, Erdoğan'dan daha önemli. İyi gün dostları, buraya kadar destek oldular. Ya işleri bitmiş veya ümitleri kesilmişti. Bundan sonra daha da sertleşmelerini bekleyiniz. Ziyaretin en değerli sonucu bu oldu, maskeler düştü, iyi günlerin riyakâr dostlarıyla yollar ayrılıyor. Bir musibet bin nasihatten evladır.