Yüreği delik analar

A -
A +

Barış uğruna, memleketin huzur ve selameti uğruna bağra taş basma vaktidir. Bu büyük fedakârlık, Türk ailelerden de Kürt ailelerden de beklenmekte. Ülke, 30 yıldır kan kaybediyor. 30 yılda en az 30 bin insan zayiatı var. Bu insanlar ortalama 25 yaşında. Onların bazısı şehittir. Bazısı ise aldatılarak dağa çıkartılıp devletin birliğine, dirliğine, askerine, polisine kurşun sıkan âsiler. Fakat ortada bir gerçek var. Hâdise o hali almış ki âsi, hâin, terörist denenler de öldüğünde içinden çıktıkları topluluk tarafından şehit sayılmakta. Bu dramın '70'li yıllarda sol-sağ şeklinde bir başka türlüsü daha yaşanmıştı. O yıllarda yirmili yaşlarda 5 Bin genç toprağa düştü. '70'lerde verdiğimiz kayıp, İstiklal Harbindekilere eşittir. Bölücü terörle mücadelede verdiğimiz kayıpsa İstiklal Harbindeki kayıplarımızdan 6 kat fazla. Bu kaybın, bu kanın, bu göz yaşının mutlaka durması lazımdı. Hem insan kaybı veriyorduk, hem de çok yüksek meblağlarda maddi ziyanlar oluyordu. Bu arada nesiller değişiyor, müşterek kıymetler azalıyor, mesafeler açılıyordu. Terörün duracağına dair ümitler pek kalmamıştı. Barış görüşmeleri ümitlerin tükenmiş olduğu böyle bir zamanda başladı. Tabii ki bu sürecin kurulması kolay değil. Gencecik yaşında evladını, eşini, babasını, kardeşini şehit veren bir koca kitle mevcut. Bir aile düşününüzki anne-baba ve tek evlattan ibarettir. Askere gönderilen o biricik evladın bir gün şehit düştüğü haberi geliyor. O anne-babayı artık kim ne ile teselli edebilir? Tek teselli sebepleri evlatlarının şehitlik rütbesine kavuşmuş olması. Şehitlerimizden başka bir de her biri bir başka uzvunu kaybetmiş olan gazilerimiz var. Varılan bu noktada soğukkanlı olmalıyız. Karşımıza çıkan bu barış, bu sulh ve sükûn fırsatını en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Bu ilk fırsat, aynı zamanda son fırsattır. Sloganlarla, hamasetle konuşmak, yangına körükle gitmek fiili bir fayda temin etmez. Mübarek şehitler, azîz gâziler, baş tâcımız, hakları ödenemez. Bu dünya nöbetini şerefleriyle ifa ettiler. Kimse, onların gözü yaşlı ana-babalarının ıstırabını tahmin edemez. Ama buna rağmen kayıplara kayıplar eklememek için bir yeni sayfa açılma mecburiyeti, bulunmakta. Devlet, küçülerek değil, büyüyerek istikbale doğru yürüyecek. Büyük yarınlara huzur içinde hazırlanmak gerekmekte. Devlet, en kısa zamanda bin Türk ve bin Kürt anasını Taksim'de, bin Kürt ve bin Türk anasını da Diyarbakır şehir meydanında kucaklaştırmalı. O yüreği delik analar bir ağızdan şöyle haykırmalılar: -Biz, barış istiyoruz! Evlatsız kaldık, devletsiz de kalmayalım!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.