17 Ağustos 1999 Depreminden sonra açılan binlerce dosya zamanaşımı sebebiyle düştü/sukut etti. Suçlular cezalandırılamadı, mağdurlar teselli bulamadı, hukuk, işini hakkıyla ifa etmenin şerefine kavuşamadı. Deprem, öyle oldu ki aynı aileden bir kişi hariç, bütün fertleri alıp götürdü. Felaket gece gelmişti. İnsanlar uykudaydı. Sonradan anlaşıldı ki yıkımın ağır olmasının sebebi, malzeme hırsızlığı, usulsüz ihaleler, insafsız müteahhitler. Eşlerini, evlatlarını, annelerini-babalarını kaybedenler, gözyaşları içinde mahkemelere gittiler. Dosyalar, üst üste yığıldı. Davacılar içinde avukat tutabilen vardı, tutamayan vardı. En sıradan bir işlem için muhakeme uzayıp gitmiş. Sene 1999, sene 2007. Bu kadar alenî. Bu kadar göz önünde bir dâvâ, nasıl bu kadar sürünerek sonunda batar. Halbuki o insanlar, acılarını dindirmek için adalete sığınmışlardı. Marmara depremi, hem mal, hem can kaybına yol açtı. Can kaybı da resmi açıklamalar gibi değil. O zaman 40 bin kişinin öldüğü ifade edilmekteydi. Maddî ve mânevî böylesine devâsâ kayıp karşısında hukukun çaresiz kalması, adaletin bir nebzecik olsun yerini bulamaması, hangi mazeretle izah edilebilir? Devlet olmanın temel vazifelerinden biri adalet dağıtmaktır. Aksi halde insanlar, birbirinin yakasına yapışır, cemiyet altüst olur. Nitekim çek-senet mafyaları adaletin icra kanadının tıkanmasından dolayı zuhur etmiştir. Müruru zaman, zaman aşımı tercüme hukukun müesseselerinden biri. Malum berbat aflar gibi bu da tartışılmalı. Nasıl ki meclis, vatandaşın yerine katili, caniyi, dolandırıcıyı affedemezse, mahkeme de vatandaşın rızasına rağmen "vakti geçti, eskidi, bitiremedim, çaresizim" diyerek bir dosyayı mahzene indiremez. Geçen hafta zaman aşımı mağduriyetleri arka arkaya geldi. Önce oğlunu, kızını menfur cinayetlerde kaybetmiş olanların gözyaşlarına şahit olduk, sonra Marmara zelzelesi mağdurlarının feryatlarına. Haydi 40-50 bin değil de resmi ifadelerdeki gibi, hatta daha azını yazarak 15 bin ölü diyelim. Bir küçük vilayet nüfusu. Bu kadar ziyan, binlerce yıkılan hane ve iç burkan bu sonuç. Adalet, vaktinde tecelli eden mahkeme hükmüne denir. Geç gelmiş adalet, itibar görmez. Onun için devletin en öncelikli meselesi hukuku hızlandırmaktır. Ayrıca bu gibi vak'alar için suç yeniden tarif edilmeli. On binler ölüyor, suçun adı "tedbirsizlik ve dikkatsizlikle ölüme sebebiyet vermek" sanki iki arabanın çarpışması... İnsan hayatı bu kadar ucuz mu gerçekten? Zaman aşımı mutlaka gerekliyse 25 yıldan az olmamalı. Sorumsuz siyasetçi oy için affetsin. Hukuk, kerhen affetsin. Vatandaşı kim koruyacak? Lütfen, kendinizi şu feryat eden insanların yerine koyup biraz düşünün. Bugün ister müteahhitler, ister magandalar yüzünden olsun binlerce evin bacasından ah yükseliyor. Hakime vicdan azabı yaşatan hukuk, hukuk değildir. Hukuk, her ne olursa olsun suça iştirak edemez.