İş çevrelerinde giderek tırmanan bir savaş psikolojisi hissediliyor. Böyle zamanlarda önce tedirginlik başlıyor, sonra kaygılar gelişiyor, derken bu menfi durum yerini korkuya bırakıyor. Korkuyla birlikte üretim geriliyor. Zihinlerde yine "acaba" bulutları yoğunlaşmaya başladı. Gün 24 saat işitilen savaş sözleri, ekranlardan fırlayan manzaralar, sonu gelmez tartışmalar, vurdu-vuracak bekleyişleri, zaten yapacağı kötülüğü yapmakta. Yönetimin bu noktada sağlıklı psikolojiye geri getirmesi gerekirken önemli bir yanlışlık yapıldı. Kasım ve şubat krizlerinden dolayı büyük miktarda işsiz bir kitle var. Bu kitlenin azalması bekleniyordu ama şimdi aksi olabilir. İşçi, bundan böyle çalıştığı iş yerinden hemen hemen çıkartılamayacak. Memur, Danıştay'la geri döndüğü gibi işçi de mahkeme kararıyla eski yerine dönebilecek. Bunun hayata geçme şansı var mı? Yok gibi. Daha söylentisi başlarken işveren kendini garantiye aldı ve almakta. İşveren haksız mı? İşçinin mutlaka hayat standardının düzeltilmesi, istikbalinin teminat altına alınması lazım. Bu doğru, fakat şu da doğru. İş sahipleri, sigortalarla, primlerle, muhtasarlarla, vergilerle ağır yükler altında. Bir işçi, işverene aldığının en az iki katına mal oluyor. Hal böyle iken bir de şu ortamda yeni düzenlemeler yapılınca iş dünyasının kimyası bozuldu. Daha ağır bozulmalarsa ileride görülecek. Düzenleme elbette iyi niyet eseri. Fakat zaten üst üste iki kere kriz yaşamış ve ayakta durma mücadelesi veren ve tam tünelin ucu görünmüşken bu defa da savaş korkusuyla ne yapacağının tedirginliğindeki işverene bir de böyle mecburiyetler getirmek sermayeyi kendini korumaya dönük tedbirler almaya sevk ediyor. En azından zamanlama yanlışlığı yapılmıştır. Daha iyi günler, daha yumuşak şartlar seçilebilirdi. İktidarın iş hayatındaki psikolojik karamsarlığı fark etmesi lazım. Ekonomik krizlerde işçilerimizle işverenlerimiz arasındaki mükemmel dayanışmaya hep beraber şahit olduk. İşçi de işveren de dayanabileceği son noktaya kadar dayandı. Keyfi çıkartmalar yaşanmadı. Çıkartılan nice işçiden dolayı nice işveren gözyaşı döktü, uykusuz geceler geçirildi. İş barışıysa bundan güzeli olmaz. Her şey kanunla yapılamıyor. Vicdanlara kabul ettiremediğinizi kanunlarla icra edemezsiniz. Bazen müdahale faydadan çok zarar getiriyor. Bu defa da öyle olacak gibi. İşyerine polis dikerek işçi çalıştıramazsınız. İktidarlara düşen, iş yerlerinde ağız tatlarını zenginleştirmek. Kardeşliği, aile fikrini geliştirmek. İktidarlara ve sendikalara...