Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde Kaymakam başkanlığında çevre kirliliğini önleme toplantısı Türkiye'deki küçük belediyelerin dramını ortaya koyması bakımından bence mercek altına alınarak incelenmesi gereken bir olgu. Şehirlerimizi çevresel yönden mahvettik. İlçelerimiz de kayıplar hanesine girdi şimdiden. Sıra beldelerimize geldi. Hepimizin İstanbul'dan kaçma fırsatı bulduğumuz, birkaç gün sığındığımız güzelim beldelerimiz, belediyelerin kıt imkanları dolayısıyla bir türlü tamamlayamadıkları veya hiç yapmadıkları altyapılardan dolayı giderek doğal güzelliklerini yitiriyorlar. İşte Zonguldak'ın Ereğili ilçesine bağlı Ormanlı Beldesi'nin öyküsü; Kaymakam başkanlığında yapılan çevre toplantısında Ormanlı Belediyesi'ne verilen 4 milyar liralık kirletme cezasına başkandan isyan geldi. Kızılcapınar Havzası'nı kirlettiği iddia edilerek verilen bu cezanın haksız olduğunu dile getiren Başkan Osman Uludağ, "2 bin 836 nüfuslu beldede, 28 memur kadrosu var. 250 milyar SSK, 200 milyar vergi, 150 milyar da çalışana borcum var. 1 buçuk yıldır banka hesaplarım hacizli. Eşimin kazancından çöpçüye maaş veriyorum. Araç bakımlarında da yine eşimin çekini kullanıyorum. Siz bana çevreyi kirletiyor diye ceza yazdınız. Bırakın 3 bidonun dereye dökülmesini, 3 bin insanımın pisliği dereye akıyor. 7 köyün atıkları da bize geliyor" diyerek bir gerçeği gözler önüne seriyor. Netice: Çevre toplantısında çevrenin nasıl korunamayacağını başkan böyle dile getiriyor. Şimdi bu belde belediyelerimizin yıllık bütçeleri belli. Gelirleri belli. Altyapının maliyeti de belli. Başkanların elinde sihirli bir formül aranıyor. İşte temel yanlış bu. Cezayı yazacak adres bulduğumuzda Ormanlı'da olduğu gibi bütün mülki amirlerin ve devletin sorumluluğu bitiyor. Peki, bunun giderilmesi için belediyeye kaynak aktarıldı mı? Eğer kaynak verilip bu kaynağın yerinde kullanılmadığı tesbit edilirse, o zaman istediğiniz cezayı kesin. Hatta mahkemeye vererek görevden alınmasını bile talep edin sayın başkanın. Ama maaşları ödeyemeyen bir belediyeden siz atıkları için altyapı yapmasını beklerseniz, daha çok mart ayında kiraz yemek istersiniz. "Vahşi depolama yapılıyor" Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Türkiye'de İstanbul, Bursa, İzmir ve Kocaeli dışındaki bütün belediyelerin, katı atıklarını hijyenik olmayan şartlar ve yerlerde "vahşi" depoladığını söylüyor. Katı Atık Yönetmeliği'nin yürürlüğe girmesine rağmen halen ülke genelinde katı atıkların "vahşi" şekilde depolandığını ve bunun da Türkiye açısından kötü bir görüntü oluşturduğunu dile getiren Öztürk; bunun da büyük ölçüde bürokratik engellerden kaynaklandığını söylüyor. Öztürk, planlı atık depolanma yapılabilmesi için 150 imza gerektiren bir serüven yaşanması gerektiğini bunun da belediyeler tarafından yerine getirilmesinin zor görüldüğü için vahşi depolamanın sürdüğüne dikkat çekiyor. Prof. Dr. Mustafa Öztürk; vahşi depolama alanlarından sızan kirlilik, yeraltı sularını, gölleri, barajları, akarsuları, dereleri, denizleri ve havayı kirletiyor diyerek zararların hangi boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. AB'ye vahşi giriş Prof. Dr. Mustafa Öztürk, AB'nin 15 üye ülkesinde "vahşi" depolama alanı bulunmadığını, 2005 yılından itibaren de bu ülkelerde yüzde 5'ten fazla organik madde içeren çöplerin depolanmasının yasak olacağını söylüyor. Toprağını, suyunu kirleten bir ülkeyi AB üyeliğine zor alırlar. Türkiye'nin bu alanda hızla çalışmalarını tamamlaması gerekir" diyor. Evet geçmişten bu tarafa önemli uyarılarıyla tanıdığımız Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün bu ciddi uyarısını özellikle belediye başkanlarımızın dikkate alması gerekiyor. Merkezi hükümette dile getirilen bu bürokrasiyi ortadan kaldırmak için vakit kaybetmemelidir. Bitlis'te ibretlik başkan Bitlis'in Güroymak ilçesi Gölbaşı Belediye Başkanı Mehmet Avunç, beldesinin yollarını kendi düzeltip, kendisi kardan temizliyor. Belediyesinde 26 personelin görev yapmasına rağmen grayder operatörü olmadığı için bu görevi kendisi üstlenen ilginç bir başkan portresi... Yoğun kış şartlarının yaşandığı bölgede, kapalı köy yollarını bizzat kullandığı grayderle açan Başkan Mehmet Avunç, bu işin kendisine büyük haz verdiğini söylüyor. Vatandaşa hizmet etmenin kendisini yormadığını, aksine büyük mutluluk verdiğini dile getiren Başkan Mehmet Avunç, "Operatör yokluğu nedeniyle grayderi yıllardır ben kullanıyorum. Yolları açmak Köy Hizmetleri'nin görevi, ama hemşehrilerimizin sıkıntı çekmemesi için direksiyon başına geçerek, yardımcı olmaya çalışıyorum" diyor. Öncelikle sevgili Başkan Mehmet Avunç'u kutluyorum. Büyükşehirlerde medyaya fotoğraf verirken, işçi elbisesini giyip eline süpürge ve kürek alan başkanlara da bu başkanın gerçek yaklaşımı ibret olsun diliyorum.