Gündemimizde yerel, yani belediye seçimleri var. Millet şimdi kendini 5 yıl süreyle yönetecek, yol, su, çöp gibi temel hizmetleri yerine getirecek olan belediye başkanını seçecek. Belediye Başkanları, halka hizmet etmek için yetki isteyecek, vaatlere bulunacaklar. Halkımız da belki oy pusulasına gidene kadar, kimi seçeceği kararını tam anlamıyla vermeden sandık başına gidecek. Genel seçimlere oranla yerel seçimlerde halkımızın tavrı biraz daha farklı diye düşünüyorum. Partilerin programlarından çok genel başkanların etkili olduğu genel seçimlerde vatandaşlar çoğu zaman milletvekili adaylarının ismini bile bilmeden veya sıralamaya dikkat etmeden önce genel başkana sonra partiye daha sonra da milletvekili adayına oy veriyorlar. Yerel seçimler bu noktada ayrılıyor. Genel seçimlerde seçilecek kişi üçüncü sırada iken yerel seçimlerde aksine seçilecek başkan adayı birinci sıraya çıkıyor. Zaten doğru olanı da budur. Partilerin yerel yönetim anlayışlarının şöyle veya böyle olması bir belde, ilçe veya ilin belediye başkanının görev anlayışının veya azim ve gayretinin aynı olduğu anlamı taşımıyor. Zaten partilerimizin yerel yönetimlerle ilgili ayrıştığı çok ana konular da yok. Parti programları veya seçim bildirgeleri yazılırken bazı kavramları 'hoyratca' kullanmak, o partinin yerelleşmeye verdiği önemi de göstermiyor. Şimdi elbette bunu başka bir yazımda okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. Seçim atmosferine girildiğinde partilerimizin gerek programlarında gerekse seçim bildirgelerinde ortaya koyduğu temel yaklaşımları ve icraatlarını hep birlikte değerlendireceğiz. Şimdi burada halkımıza düşen temel ödev gidip oy kullanmak. Ben halkımızın yerel seçimlerde partilerden ziyade hakikaten yaşayacağı bölge için projesi olan, bir tavrı ve gerçekleştirmek istediği bir planı olan adaya oy vereceklerine inanıyorum. 5 yıl süreyle kendi eviyle, sokağıyla, mahallesiyle ilgili problemleri aktaracağı ve çözümünü bekleyeceği belediye başkanı seçiminde eğer vatandaşımız gerekli hassasiyeti göstermiyorsa; bu bozuk çarkta kendi sorumluluğunu oturup sorgulamalıdır. Seçim sonrası unutulmak! Her seçim döneminde 'Halkı kucaklama' adına yapılan konuşmalar, nedense hep seçim ertesi unutuluyor. Seçilen bir başkana derdini anlatmak için maalesef en az 8-10 görevliyi atlatmak gerekiyor. Girişte güvenlik görevlisi, içeride danışma, x-ray cihazı, odacı, sekreter, özel kalem müdürü vb. gibi engeller... Oysa, belediye demek 'halkın evi' demektir. Halkın, seçtiği başkana, seçimden önce olduğu gibi çıkıp derdini rahatlıkla anlatabilmesi lazım. Benim seçimden seçime hizmet gören vatandaşlarımıza tavsiyem; sizi unutacakları eleyin. CHP'nin tutumu CHP lideri Baykal, hükümetin uygulamaya geçirmek istediği bu sistemin adını da 'Kapkaç yasası' koydu. Oysa bu yasa, mesela ABD'de 200 yıldan beri uygulananan bir sistem. CHP yerel seçimlerden ümitsiz mi ki, bu yasaya böylesine tepki gösteriyor. "Bu, geceyarısı baskınıdır. İktidar sakıncalı işler yapıyor. Türkiye'de belediyecilik çığrından çıkarılıyor. Bu zihniyette iktidar başı sıkışsa daha neler yapar. Bunu kim planlıyor. Koca iktidarı parmağında kim oynatıyor anlamak mümkün değildir. Cumhurbaşkanı herhalde bu tertibe alet olmayacaktır" şeklinde değerlendiriliyor. Şehrin planlı bir şekilde büyümesini engelleyecek olan böyle bir çalışmaya destek vermek sanıyorum CHP'nin de görevi olmalıdır.