Şehir ve İnsan başlığıyla özellikle İstanbul başta olmak üzere ülkenin her köşesinde yaşananları birlikte değerlendirip vatandaşlarımızın günlük hayatlarında karşılaştıkları problemler konusunda yetkililerin dikkatini yıllardır çekmeye çalışıyorum. Olumsuzlukları belirtip, yapılan güzel çalışmaları da alkışlamak ilkelerimin başında gelir. Ancak, şunu itiraf etmekte sanırım fayda var. Bir şeyin olumsuzluğunu belirtebilmek için örnekleyebileceğimiz topyekün olumlu bir şehir modelimiz de yok. İşte bu düşünceden hareketle İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılması planlanan dev akvaryum tanıtımı ve ödül töreni ile ilgili Valencia, Barcelona ve Paris'e yapacağı gezi davetini aldığımda, doğrusu şehirlerimizi kıyaslayabileceğim, Batılı kentlerde gördüklerimi okuyucularımla paylaşabileceğim için mutluluk duydum... Bilboardlarda aradım Valencia'da ilk dikkatimi çeken Ortadoğu ülkelerinin sınırları nasıl cetvelle çizildiyse burada da şehrin bütün hatlarını ortaya çıkaran belli bir sistemin olduğunu gördük. Cadde ve sokakların düzgünlüğü kadar yaya kaldırımlarının genişliği, insana verilen hayat alanlarının ölçüsü, sanırım bizim belediyecilerimizin içini sızlatacak kadar geniş. Burada bizim sokakları düşününce insanın içinin burkulmaması ve bizim nelerle uğraştığımızı buraların ise neleri aştığını görmek doğrusu benim moralimi bozmaya yetti. Beş günlük gezimiz boyunca yurdum insanını ve aldığı hizmetleri, düşünme fırsatı buldum. Bir yandan 'Büyükşehir Çalışıyor' sloganını düşündüm. Bir taraftan da bu şehirlerin belediye başkanlarının, neden caddelerine 'başkanımız' çalışıyor diye, bilboardlarda, duvarlarda boy boy resimlerini asmamalarına şaşırdım. Kendi psikolojimden eminim ama, birilerinin Batılı ve Doğulu kavramlarını ne anlamda kullandıklarını, şimdi daha net görmeye çalışıyorum. 15 yılda çözmüşler Gazetecileri ve belediye yetkililerini taşıyan özel uçak Valencia Havalimanı'na inişe geçtiğinde, nasıl bir şehir ile karşılaşacağım diye meraklanırken, şehrin havadan görünüşü aslında ipuçları veriyordu. Valencia'daki akvaryum ve şehirdeki kısa turumuzun ardından Barcelona'ya uçtuk. Burada da alandan çıkıp kalacağımız otele kadar gördüklerimi hayranlıkla izlemeye devam ettim. Çünkü bizde meşhur olan "Aslan yattığı yerden belli olur" atasözü geldi aklıma. Sokakların, caddelerin, trafiğin hatta binaların intizamına şahit oldum. İspanya'nın 2. büyük kenti Barcelona ve 3. büyük kenti Valencia'nın kültür, bilim,sanat , sanayi ve 'güzel çicekler' şehri olduğunu öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Aslında, düne kadar birçok Avrupa ülkesinin bile gerisinde kaldığını bildiğimiz İspanya, şehirleşme problemini son 15 yılda çözmüş. Biz ise çözüm projelerini dile getirmekten, icraata zaman bulamıyoruz galiba... Şimdi ödüllü olduk "2003 Şehircilik Ödülü"nün Sorbonne Üniversitesi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya verilmesi dolayısıyla geldiğimiz Paris'te şimdi bu ödülü nereye koyacağımı bir türlü kafamda yorumlayamıyorum. Dünya markası bir ünivesite ilk defa Fransa dışında bir şehre ödül veriyor. Bu gündemi değiştirecek bir olay. Ama neden sönük kaldı anlamadım. Çünkü ödül önemli. Veren üniversite çok önemli. Ve ben de İstanbul'da yaşıyorum...