Feraset zamanı

A -
A +

Son günlerde yaşananlara dair birkaç kelam etmek istiyorum.

 

Uzun uzadıya yazmadan belirteyim; konumuz İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (artık eski) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve rüşvet kapsamında yargı sürecine tabi tutulmasıyla alakalıdır.

 

Süreci hepimiz takip ediyoruz ve aklıselim baktığımızda olanları az çok anlıyoruz.

 

Meseleyi; yani insanları ısrarla sokağa dökme çabalarını iyi görmemiz gerekiyor.

 

Zaten bu nedenle başlığı "Feraset zamanı" diye yazdım.

 

Bugün birlik, beraberlik ve feraset günüdür!

 

Sokakları provoke etmek isteyenler, Türkiye’nin “Kızılelma” sürecini sekteye uğratmak isteyenlerdir.

 

Görünürde olanların perde arkasını anlayabilmek için Anadolu coğrafyasının tarihini geçmişten bugüne iyi okumamız gerekiyor.

 

Küresel sistem çöküyor.

 

Yeni sistemin kurgusu nerede olacağımızı, nereye gideceğimizi belirliyor.

 

Şimdi münevver insanların doğru okumalarına ihtiyaç vardır.

 

Türkiye devleti, kadim geçmişiyle mefkûresini bugüne taşıdı.

 

Sorun şu ki biz, çocuklarımıza bunu yeterince anlatamadık.

 

Eğitim sistemimizin gelişimini engellediler. Gelecek nesillerin yetiştirilmesi küresel sisteme entegre olmuş güçlerin kontrolüne geçti.

 

FETÖ’nün ülkemize verdiği zarar bu durumun en çarpıcı örneklerinden biridir. Günümüzde yaşananları değerlendirdiğimizde, bu söylediklerimin nasıl bir bütünün parçası olduğunu daha net görebiliriz.

 

Bugün yaşananların, anlattıklarımla nasıl bir ilişkisi olduğunu sorabilirsiniz.

 

Şöyle ki; her zaman büyük hedefleri olan insanları ön plana çıkaran engelleri basit olaylar gibi görmemiz için küresel medya ve teknolojik enstrümanlar aracılığıyla bilinçli bir algı yönetimi yapılıyor.

 

Bu sadece bizimle sınırlı bir durum değil.

 

Ama ben, bize ait olan kısmını yazmak istedim.

 

Biz, kadim medeniyet ve devlet anlayışının temsilcisi ve İ’lâ-yı Kelimetullah yolculuğuna talip bir milletiz.

 

Mesele de budur zaten.

 

Uyutulmuş toplumların gelecekle alakalı bir tahayyülü olamaz; çünkü uyutulmuşlardır.

 

Şimdi İstanbul ve diğer illerimizde olanlara böyle bakmalıyız ve feraset zamanında olduğumuzu idrak etmek zorundayız.

 

Birlik ve beraberlikten, hangi siyasi görüşü temsil ettiğimize bakmaksızın sorumluyuz.

 

Dünya yeni bir sisteme geçerken taraflar ve cepheler belirleniyor.

 

Bunu uzun zamandır tekrar tekrar yazıyorum.

 

Bizi sokağa çıkarmak isteyenlerin, marjinal grupları motive eden ve yönlendiren elin ne yapmak istediğine iyi bakmalıyız.

 

Sağ, sol, merkez fark etmez…

 

Türkiye’nin geleceği ve varmak istediği Kızılelma ülküsü sıradan bir mesele değildir.

 

Bu fikri köhne ve gereksiz algılatmak için çok çaba harcandı ve hâlen harcanıyor.

 

Dedim ya, toplumların uyutulması ve unutması için çok katmanlı bir sistemle karşı karşıyayız.

 

Bizim milletçe yapmamız gereken şey, Türkiye’nin önünün açılmasında ferasetimizi silah olarak kullanmaktır.

 

Kenetlenmek ve birlik olmaktır.

 

Bugünün algıları, bize tüm bu olanları göstermemek için üretildi.

 

Medya, siyaset, ekonomi…

 

Şimdi hepsinin nasıl ve hangi şartlarla yönlendirildiğini görmek için feraset zamanıdır.

 

Dünya çalkantılı bir dönemden geçiyor.

 

Biz bu olayların neresindeyiz?

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik, Türk milletinin mefkûre derinliğini yok etmek için üretilen her olayı görmek zorundayız.

 

Eğer dayatılan algılarla bakarsak, yolculuğumuz sekteye uğrar.

 

Ötesini görmek ve anlamak feraset ister.

 

Milletimizin ferasetini köreltme çabasına karşı koymalıyız!

 

Tek yol, birlik ve dayanışmadır.

 

Bu oyunu birlik bilinci ve feraset ile bozacağız.

 

Her nesil gelir ve üzerine düşeni yapar, gider.

 

Fidan dikilir, büyür ve koca çınar olur.

 

Bu, nesilden nesile teslim edilen ülkü yolculuğudur.

 

Üzerimize düşeni yapmalıyız!

 

Hak ve hukuk arayışına saygı göstereceğiz ve gösteriyoruz zaten.

 

Bizim genetik kodlarımız hak ve özgürlük sistemine dayanır.

 

Yani adaletsizlik ve haksızlık, bizim doğal fıtratımıza zıt durumlardır.

 

Bu doğal fıtratımızı savunurken bile sokakları korumak zorundayız.

 

Çünkü mevzubahis olan devletimiz, milletimiz ve varmamız gereken kutsal hedefimizdir.

 

Bazıları için bu yazdıklarım köhne fikirler gibi gelebilir.

 

Ama tarihe kayıt düşülmesi için bu köşede kalsın istedim.

 

Herkes kendi üzerine düşeni yapmalı ki, hikâye nihai hedefine varabilsin.

 

Tekrar vurguluyorum; hak ve hukuk arayışı doğaldır.

 

Lakin bu, sokakları ve kutsalları terörize ederek olmaz…

 

Polise taş atarak, devlete küfrederek hiç olmaz!

 

Evet, böyle zamanlarda ferasetimizi devreye sokmalıyız.

 

Zor zamanlar, kırılma noktalarıdır.

 

Tarih, yeni sayfa için yeni sürece şahitlik ediyor.

 

Büyük değişimler, okyanuslarda büyük dalgaları devreye sokar.

 

Eğer basiret ile hareket etmezsek, tüm oyunlara direnerek elde ettiğimiz yeri ve kazanımlarımızı riske atarız.

 

Türkiye’yi zora sokmak isteyen aklı, bizim ferasetimiz ve devlet aklımız bertaraf edebilir.

 

Devletimize güvenmeyi, ferasetimize sadık kalmayı asla ama asla elden bırakmamalıyız.

 

 

 

Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Muammer yıldırım 25 Mart 2025 12:07

Çok yerinde bir tespit ve öneri teşekkür ederim.

Bahri ARSLAN 25 Mart 2025 05:28

Allahüteala razı olsun Bu günkerde birliğimizi ve dirliğimizi bozmaya çalışan bir avuç bozguncunun oyununa gelmiyelim Çok güzel bir yazı Allahüteala sizden Razı olsun