Toplumları ayakta tutan değerleridir.
Değerleri yok eden tüm eylemler, gelecek nesillere bırakmamız gereken mirasa ihanettir.
Yeni dünya sistemi kuruluyor. Bu süreçte dikkat ederseniz, en fazla değerler zarar görüyor. Sürecin doğal yansımaları içinde olanlara diyecek sözüm yok ancak bile isteye değerleri yok eden her türlü eylem, muhakkak ki toplumları ve medeniyetleri yok etmeyi hedeflemektedir.
Bakın, Avrupa’nın girdiği girdap bize ders niteliğinde bilgiler sunmaktadır.
Aile değerleri, çöküşün veya intibahın en önemli simgesidir.
Batı’nın LGBT üzerine uydurduğu sözde insan hakları anlayışının bile bir mühendislik olduğuna inanıyorum.
Aile olunca değerler sistemi yaşıyor; anne, baba, evlatlar bir sistemin parçalarıdır.
Dünyada artık gıdaya, suya erişim tüm insanoğlu için eşit bir durum değil.
Gelecek nesillerin düşünce sistemine katkı sağlayamayan, o düşüncelerin hayrı temsil etmesine kapı açamayan hiçbir yapı medeniyet kurgulayamaz.
Peki, gelecek nesiller üzerine neden düşünmeliyiz?
Siyaset, kültür, medya, akademik dünya… Hepsi bu yazdığım satırlardaki sorunlar üzerine fikir üretmekle mesul.
O medeniyetlerin çöküşünü incelediğimizde, neyi yapmamamız gerektiğine ışık tuttuğunu görürüz.
Milletlerin, özellikle medeniyet kurma derinliği olan milletlerin, toplumların devlet kurma hedefleri muhakkak bir gaye taşır.
Ama niçin?
Gelecek nesillerimiz üzerine düşündükçe, “Neyi miras bırakıyoruz?”, “Bize bırakılan mirası layıkıyla kendimizden sonraki nesle teslim edebilecek miyiz?” sorusu kafamı çok meşgul ediyor.
Bizim, medeniyet kurma geçmişimiz ve gelecek inşası hayalimiz var. Bu çok önemlidir.
Aynadaki yansımamıza baktığımızda, merkezinde “Allah rızasını kazanmak” olmayan herhangi bir hayalin, nihai gayeye hizmet etmediğini anlamış olduğumuzun izleri var mı?
Türkiye öyle bir geçmişin ve öyle bir geleceğin temsilcisidir ki, bunları düşünmek zorundadır.
Nice medeniyetler çöktü, nice devletler silindi tarihten.
Esas mesele bu sorulara cevap bulabilmektir.
Türk-İslâm medeniyeti bize aslında gelecek inşasında nasıl bir yol haritası kurgulamamız gerektiğini örnekleriyle izah etmektedir.
İnsanoğlu, değerleriyle -aile, din, medeniyet yapılarıyla- birleşmesin diye; dayatılan sistemin kölesi olsun diye, kendisine ait olan her şeyle arasına mesafe sokulmaktadır.
Para, çıkar merkezli insan formatı ile inşa edilmek istenen dünya, “İlahi kurgu”ya karşı bir durumdur.
Para, kalkınma ve intibah için bir araç olduğu sürece iyi bir vasıtadır.
Biz medeniyet inşası konusunda ısrar etmeli, bu ısrar için nesiller yetiştirmekten sorumlu olmalıyız.
Çağımızın Akşemseddinleri olmalı ki, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in yolu ile yürüyen Fatihler yetişsin.
Gelecek inşası mefkûre merkezli olmadığı takdirde çöker…
Bir gün bu yazıları gelecekteki meslektaşlarım, fikir insanları okuyacak, eminim.
Medeniyet kuracak bir geçmişimiz kadar, onu geleceğe taşıyacak; ileride insanoğluna hizmet edecek yapıya ulaştıracak iradeye, mefkûreye sahip olmamız elzemdir.
Bunların da hesabı sorulacaktır, kuşkusuz…
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…