Tecil işlemi için gittiğimiz Askerlik Şubesinde bize çay ikram eden mesai bitmesine rağmen de çaylarımızı bitirene kadar bizimle sohbet eden askerlik şubesi başkanı albay, orada bize çay getiren askerle ilgili hatırasını anlatmaya devam ediyordu:
"Epey bir uğraş sonrası çocuğun kimliğini, ikametgâhını çıkartmıştık ama yaşı dört ay küçük olduğu için mevzuat gereği askere alamıyorduk. Delikanlı ise mertçe gidecek yeri kalmadığını, kendisine baba olarak yardımcı olmamı istiyordu.
Boynunu büktü:
-Komutanım beni bir daha sokağa gönderme ne olur!..
Delikanlı öyle bir içten, öyle bir candan ve öyle mertçe yalvarıyordu ki onu reddedecek vicdanı kendimde bulamadım. Sığındım yaratana ve kendi sorumluluğum dâhilinde ona bir asker elbisesi giydirip şubede görevlendirdim. Akşamları da tanıdığım bir otelde kalmasını sağladım...
O dört ay bana dört yıl gibi geldi desem yalan olmaz. Askerin gün sayması gibi ben de son bir ayı âdeta gün gün saydım. Çok şükür korktuğumuz olmadı. Delikanlının askerliği geldi. Ege'ye eğitim birliklerinden birine davul zurnayla yolcu ettik."
Tam bu esnada albayın sözünü ettiği genç boş bardakları almak üzere odaya girmesin mi? Bir gence bir de albaya baktım. Dedim ki kendi kendime:
"Bu albay bizimle kafa buluyor. Ne de güzel anlatıyor gerçekmiş gibi..."
Hikâyeye inanmadığımı belirtmek istercesine biraz da alaycı gülümseyerek dedim ki:
-Davul zurnayla yolcu ettiğiniz asker halen burada albayım.
Albay şaşırdı, üzüldü:
-Yani benim anlattıklarıma inanmadın mı, dedi.
İşte o zaman ne büyük gaf yaptığımı anladım. Kıpkırmızı oldum. Ama iş işten geçmişti.
Albay dedi ki:
-Size anlattığım bu olay dört ay öncesinindi. Bu genç askere gitti, acemi birliğinden asıl kıtasına tayin oldu. Ama dağıtım izninde gidecek yeri olmadığı için şu an on günlüğüne yine yanımızda bulunuyor...
Böyle babacan bir insana, palavracı gözüyle baktığım için yüzlerim yer oldu! Huzurundan ayrılırken o yine "önemli değil" diyor, gönlümü almak istiyordu...
Aradan yıllar geçti. O albay çoktan emekli olmuştur. Ama o günden beri ne zaman bir askerlik şubesi önünden geçsem ve ne zaman bir asker üniforması görsem gözlerimin önüne babacan o albay ve bize çay getiren kimsesiz askeri gelir.
M.S.- İstanbul