Arkadaşımın işçisi Yusuf

A -
A +

"Biz çayları içerken içeriye mutfak kısmından sarışın, yakışıklı ve bizden biraz küçük bir çocuk girdi..."

Orta üçüncü sınıfın son günlerini yaşıyorduk. İki aşamalı yatılı sınıf sonuçlarını merakla bekliyorduk. Sağ olsunlar bazı öğretmenlerimiz sırf bizim sınıfları kazanmamız için akşamları ücretsiz kurs verdiler. Daktilo ile test sınavı hazırlayıp bizleri yetiştirmek için ellerinden geleni yaptılar. Onların bu fedakârlıkları unutulur gibi değil. Her gün postaneye gidiyor, sınav sonuçlarının gelip gelmediğini soruyordum. 1977 yılının mayıs ayı idi. O devirde internet, fotokopi ve hatta her evde telefon bile yoktu. En önemli iletişim aracı mektuptu.
İlkokulu beraber okuduğum bir arkadaşım postaneden dönerken bana şöyle seslendi:
"Yine postaneden mi geliyorsun? Bak biz okumadık da aç mı kalıyoruz?" dedi. Onlar lokanta işletiyorlardı. Lokantaya girdim, bana bir çay söyledi. Biz çayları içerken içeriye mutfak kısmından sarışın yakışıklı bir çocuk girdi. Lokantacı arkadaşımla şu konuşmayı yaptılar:
"Ağabey bulaşıkları yıkadım, başka yapılacak bir iş yoksa ben köye gideyim mi?"
"Tamam yarın erken gel, biliyorsun yarın cuma, buranın pazarı."
 "Erken gelirim."
Arkadaşıma sordum çocuk gittikten sonra:
"Bu çocuk hangi köyden?"
"Bu çocuk bizim yakın köyden, annesi geçen yıl ölmüş. Babam bu çocuğun babasına 'dayı' diyor. Çok uzaktan akraba imişiz. Geçen hafta baba oğul yemek yemeye geldiler. Giderayak babama dedi ki babası:
"Ahmet Usta bu çocuk işine yarar mı?"
Babam da:
"Yaramaz olur mu dayı, hem çocuk, üç öğün bizimle yemek yer, hem yanımızda bir meslek sahibi olur, hatta işiniz yoksa bugünden başlayabilir" dedi.
Babası:
"Başlasın ama akşam karanlığına kalmadan bunu her gün erken göndereceksin" dedi.
İşte geçen haftadan beri bu çocukla beraber çalışıyoruz. Adı Yusuf, geçen yıl ilkokulu bitirmiş. Ortaokula gidecek ne paraları var, ne de öyle bir düşünceleri. Zavallı çocuk bize çabuk alıştı. Hem meslek öğreniyor, hem de karnını doyurmuş oluyor.
Benim imtihan sonuçları belli olmuştu. Yatılı olarak Gökçeada Atatürk Öğretmen Lisesi'nde okuyacaktım. Okullar tatil olmuştu, boş zamanlarımda ara sıra arkadaşımın lokantasına uğruyordum. Yusuf ile de tanıştık, dost olduk. Allah bu çocuğa öyle temiz bir yüz, öyle güzel bir ahlak, öyle bir fıtrat nasip etmiş ki bu çocuğu görüp tanıyan herkes kısa zamanda hayran oluyordu. Çarşıda âdeta esnafın gülü gibiydi... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.