"Benim adım yok komutanım!.."

A -
A +
"Genç, sorduğum soruya cevap vermeye çalışırken soğuktan tir tir titriyordu..."

Geçen okuduğum bir haber beni yıllar öncesine götürdü. Dağda vatani görevini yapan askerlerimizin erden çavuşa, astsubayından generaline kadar aynı olduğunu arada sınıf ve rütbe farkının olmadığını yazıyordu.
Bu asil milletin asil ordusu askerinden subayına kadar aslında ne kadar içimizden biriydi... Biz de yıllar önce kardeşimin tecil işlerini tamamlamak için gitmiştik bir askerlik şubesine. Şube Başkanı Albay'a bir de selam götürmüştük ama hiç gerek kalmayacaktı. Çok babacan bir insanmış meğer. Odada özel misafirleri vardı. Çay içiyorlardı. Ama yanılmıştık. Çünkü Albay bizi de odadaki koltuklara davet etti ve bize de çay söyledi.
-Buyurun bir çayımızı için.
Eskiden alışmışız asık surat çatma kaş karşılamaya. Şaşırmıştık. Sivil kurumlar bile daha bu seviyeye gelmemişken... Şube Başkanı'nın insana değer veren hâli, doğrusu gururumuzu okşadı. Adam yerine konulduğumuzu anladık.
Bu albaya nasıl canım kaynadı birden. Bu ne pozitif bir insandı. Birkaç dakika içinde kaç kişinin hâlini hatırını sormuş etrafına neşe saçmıştı. Ondan cesaret aldığımdan olsa gerek;
-Albayım, dedim, bu resmî kurumda sivilden de sivil bir ortam oluşturmuşsunuz.
Güldü:
-Bu geleneğimizde var. Hepimiz aynı milletin çocuklarıyız. Sadece resmî değil gönülden de birbirimize bağlanmalıyız.
Az sonra çakı gibi bir asker çayları getirmişti. Asker dışarı çıkar çıkmaz dedi ki:
-Mesela bu çaycı genç...
-Size bunun hikâyesini anlatsam inanmazsınız.
Sanki yaşadığı bir sevinci bizimle paylaşmak ister gibiydi. Karşı duvardaki saate baktı. Mesai bitmek üzereydi. Gelen giden de kalmamıştı. Albay derin bir iç çekip "Nereden nereye" dedikten sonra başladı anlatmaya:
"Bir kış günüydü. Dışarıda nasıl bir soğuk var. Üzerimde kaşe palto, servis aracından inip daireye yöneldiğimde bile soğuk içime işliyordu. Nizamiye kapısına geldiğimde nöbetçi asker selam dururken o anda bu delikanlı çıktı karşıma. Üzerinde yalnızca bir pantolon bir de gömlek vardı. Dişlerini sıkıyor ama yine de soğuktan titriyordu.
Askerlere sordum:
-Kim bu?
-Bilmiyoruz komutanım. Sizinle görüşmek istiyor.
Delikanlıya döndüm:
-Kimsin sen çocuğum?
Genç, soğuktan tir tir titreyen çenesine mukayyet olmaya çalışarak cevap verdi:
-Benim adım yok komutanım!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.