"Hatice Halanın torunuyla konuşması rahmetli babam zamanındaki aile huzurumuzu hatırlattı."
Hatice Hala, sakin hareketlerle odasından çıktı. Salondan torunu ile gelininin sesleri geliyordu. Gelin oğluna diyordu ki:
"Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan yemeğini ye!"
Oğul sofraya yönelirken Hatice Hala yine salonun kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce seslendi:
"Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!"
Yaşlı kadın manidar bir şekilde iç çektikten sonra cevap verdi:
"Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşallah çocuğum!" dedi.
Evin gelini kaynanasına cevap vermek istedi:
"Aman anneciğim, eskidenmiş onlar! Şimdi acıkan sofraya oturur karnını doyurur kalkar. Babası da gelince yer."
Hatice Hala, gelinine gülümsedi:
"İyi dersin hoş dersin biricik kızım, lakin bizim gördüğümüz bildiğimiz eski zamanlara göre hayat bir başkaydı.
Torunu çorbaya bir kaşık daldırıp yutarken sordu:
-Nasıldı babaanne anlatsana:
"A güzel oğlum, nasıl insanların bir edebi, bir hayâsı, bir iffeti varsa, evlerin de hanelerin de vardır."
Torunu bir kahkaha patlattı:
"Ya babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!" dedi.
Hatice Hala söze başladı:
"Bizim çocukluğumuzda önce babalarımızın karşısında edepli oturmayı öğrenirdik. Evde babamız, annemiz varken ayağımızı uzatıp oturmazdık. Büyüklerimiz konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dâhil olmazdık. Büyüklerimiz odaya girdiğinde hemen toparlanır, kalkıp onlara oturmaları için yer verirdik."
-Hep mi?
-Hep... Asla babamız sofraya oturmadan sofraya el uzatmazdık. Babamız gelir, kurulan sofraya oturur "besmele" çeker ve bizlere de "haydi buyurun" derdi. Sofraya çağrılmanın büyük keyfini yaşardık. Sevildiğimizi anlardık. Düşünsenize babamız bizi sofraya davet ederdi. Huzurla başlardık yemeğe. Herkes sofrada birbirini görür, birbiriyle konuşma gülüşme fırsatı bulurdu. Sonunda da sofra duasını kardeşlerimiz aramızda sıra ile okurduk. Hiç ailece yenilen yemek kadar lezzetli yemek olur mu? İşte sofranın edebi budur yavrum."
Torunu yüzünü buruşturdu:
"Bu kadar disiplin, bu kadar baskı karşısında depresyona girmez miydiniz?" DEVAMI YARIN