“Gözüm karardı… Ayakta duramaz oldum… Kendimi kaldırıma bir külçe gibi bıraktım…”
Ramazan muhabbetleri de çok olur ramazan aylarında, hatıraları da… Hele bir de tiryakilerin ramazan muhabbetleri vardır… Daha ağzına bir yudum su alır almaz sigara yakanları mı ararsınız, çorbadan iki kaşık alıp eli çakmağa gidenleri mi?
Eh ben de fena sayılmam hani… Saat ikindiden sonra gözüm kimseleri görmez… Şaşı görürüm etrafı, bulanık görürüm… Beynime vurmuştur nikotinsizlik… E iftar olduğunda da dokunmayın ne olur bana… Şöyle körük gibi birkaç fırt çekince ayaklarımdan beynime kadar vücudumun uyuştuğunu hissederim… Başım bir UFO’ya döner… "Sermest" dedikleri hâl bu olsa gerektir… Birkaç daldan sonra nerede olduğumu anlarım… İftar olduğunu, karnım acıktığını, yemek yemem gerektiğini düşünmeye başlarım… Karnımı biraz doyurduktan sonra demli çay ile birlikte keyif tellendirmelerine başlarım…
Size bir şey demem gerekirse bu keyfi yaşamak için bir ömür oruç tutabilir, iftar bekleyebilirim. Aşk budur abi, gerisi hikâye…
Ve bir gün… Bir mübarek ramazan günü… İftara davetliyim… Lakin gözü kör olmaya İstanbul trafiği, tıkandı mı nenemin örekesindeki kördüğüm gibi oluyor… Açılsın açılabilirse… Aç karnına, sigarasızlık beyne vurmuş; o sırada korna sesleri nasıl ötüyor beynimde biliyor musun? Susturmak için S-400 füzesi bile az gelir…
“Dellenme!” diyorsun ama delleniyorum abi!
“Ne var arkadaş ne var!”, “Ne çalıp duruyorsun o kornayı ne!”
İnmişim yarı yoldan o öfkeyle, buradan sonra yaya gideceğim… Zaten şurada kalmış 500 metre…
Ama öyle mi ya… Güneş guruba ermiş ve müezzin camiden sesleniyor:
“Allahu ekber! Allahu ekber...”
Vakit geldi… Daha epey mesafe var… Ben dayanamayacağım… Durduramıyorum ellerimi… Sigaram… Çakmağım… Ve çakıyorum…
Yaktım ve çektim içime olanca hızıyla… Bir daha… Bir daha… Aman Allah’ım, bana bir şeyler oluyor… Ben çekiyorum başım dönüyor, başım dönüyor ben çekiyorum…
Derken gözüm karardı… Ayakta duramaz oldum… Yere kapaklanmamak üzere sağa sola zikzak yaparak kendimi bir külçe gibi kaldırıma bıraktım… Başım hâlâ değirmen taşı gibi dönüyor…
O ara birisi geçiyor yanımdan… Bana bakıp nefret ve tiksintiyle söyleniyor:
“Şu aziz mübarek günde şu rezil hâle bak!”
Beni o hâlde görünce sarhoş sanıyorlar… Dinimiz “hep hüsnüzan edin” buyurmuş olsa da…
Ah sigara nedir senden çektiğim!..
Rumuz: “Ser-mest”-İstanbul