"Beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin!.."

A -
A +

Sirâcüddîn Halebî hazretleri Osmanlı fıkıh, kelâm ve nahiv âlimidir. 850 (m. 1446)’da Edirne’de vefât etti. El-Menhec-üs-sedîd ilâ kelimet-it-tevhîd adlı eserinden bazı bölümler:
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “O hâlde siz, bana itaat ve ibâdet ederek beni anın ki, ben de sizi mağfiretimle anayım. Nimetlerime şükredin de, nankörlük yaparak küfre varmayın (beni ve nimetlerimi inkâr etmeyin)” buyuruyor (Bekâra-152) 
Allahü teâlâ, bu âyet-i kerîmede Müslümanları iki şeyle mükellef kıldı; zikir ve şükür. Âyet-i kerîmede zikrin şükürden önce buyurulması, zikrin bizzat Allahü teâlâ ile meşgûliyetten, O’nun bizzat anılması ve hatırlanmasından, şükrün ise; Allahü teâlânın nimeti ile meşgul olunmasından dolayıdır. Zikir; dil, kalp ve âzâlarla olmak üzere üç kısımdır.
Dil ile zikir: Allahü teâlâya hamd etmeye, O’nu tazime ve noksan sıfatlardan tenzihe (uzak tutmaya) delâlet eden lafızlardır. Eğer dil ile Allahü teâlâ zikredilirken, anılırken, kalp gaflet hâlinde olur, dilin yaptığı zikirden habersiz olursa, bu âdet olan zikir olur ki, avâmın yaptığı zikir böyledir. Böyle bir zikrin meyvesi, sevap kazanılmasıdır.
Kalp ile zikir: Ağızla söylemeyip, yalnız kalp ile yapılan zikirdir. Buna tasavvufda zikr-i hafî denir. Bu da yalnız zât-ı ilâhiyyenin zikridir. Yahut sıfatlarını düşünerek yapılır. Nimetleri de düşünülürse, buna tefekkür denir.
Azâlarla zikr: Azâlarla, Allahü teâlânın beğendiği ve râzı olduğu işleri yapmak, yasak ettiklerinden sakınmaktır Bunun içindir ki, Allahü teâlâ namaza, zikir buyurdu. Şöyle denilmiştir:
“Zikir yedi çeşittir, ilki; gözün zikri olup, Allah korkusu için ağlamaktır, ikincisi; kulağın zikri olup, günah olmayan iyi ve faydalı şeyleri dinlemektir. Üçüncüsü; dilin zikri olup, Allahü teâlâya hamd-ü senada bulunmaktır. Dördüncüsü; iki elin zikridir ki, fakirlere yardım ve bağışta bulunmaktır. Beşincisi; bedenin zikri olup, Allah yolunda çalışmaktır. Altıncısı; kalbin zikridir ki, Allahü teâlânın azâbından korkup, rahmetinden ümitli olmaktır. Yedincisi; rûhun zikri olup, Allahü teâlâya teslimiyet ve O’ndan gelen her şeye rızâ göstermektir.”
Âyet-i kerîmedeki “Fezkürûnî” kavl-i şerîfi, bütün tâatleri, emri içerisine almaktadır. Aynı şekilde “Ezkürküm” kavl-i şerîfi de, Allahü teâlânın umûmî lütuf ve ihsân edeceği derecelere nazaran, bütün iyiliklerin ihsân olunacağına, hamd olmasını içine alır.