Erken seçim hedefi

A -
A +

En sonda söyleyeceğimi, en başta aktarayım…

 

Dikkatimi çeken iki önemli notum var;

 

İlki, Sinan Ateş cinayeti üzerinden yürütülen siyasi operasyon.

 

Kritik Mayıs 2023 seçimleri öncesi, 30 Aralık 2022’de işlenen bu cinayetin, bir yıl öncesinde eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği “Siyasi cinayetler olabilir” ifadesi ile ilgisi var mıydı?

 

Malum, Kılıçdaroğlu bu lafı etti, sonra kulağının üstüne yattı.

 

Geçtiğimiz gün de Sinan Ateş cinayeti davasının görüldüğü duruşma salonundaydı!

 

     ***

 

Kafama takılan ikinci husus, 31 Mart seçimlerinden hemen sonra muhalif isimlerin dillendirdiği ‘2026’da erken seçim’ kampanyası.

 

Hitap ettiği kesim bunu söylerken “Erken seçim talebimiz yok” diyen yeni CHP Genel Başkanı Özgür Özel, n’oldu da geçen hafta fikir değiştirip “2026’da erken seçim” dedi.

 

Ve bu açıklamanın akabinde, FETÖ’nün güçlü kalelerinden Kayseri’de patlak veren yeni Gezi provası, önümüzdeki süreçte olacakların işareti miydi?

 

     ***

 

İç siyasette olan biten hiçbir hadiseyi, etrafımızda olanlardan ayrı tutamayız.

 

Kayseri’de Suriyeliler bahanesiyle yapılan kalkışma bunun çarpıcı bir örneğiydi…

 

Eş zamanlı olarak Suriye’de, hem de aynı gün askerlerimize yönelen saldırılar elbette tesadüf değildi.

 

PKK/PYD’ye devlet statüsü kazandırmak için geçtiğimiz ay sandık kuracaklardı, engelledik.

 

Tıpkı 2017’de Kuzey Irak’ta yapmaya çalıştıkları referandumu bozduğumuz gibi.

 

Yani, bu mücadele yeni değil…

 

2015’ten bu tarafa fiilen bir büyük projeye engel oluyoruz.

 

Önce çukur-hendek olaylarıyla başlattıkları kalkışmayı bozduk, sonra sınırımızın ötesine yaptığımız operasyonlarla önlerini kestik.

 

Engelledikçe de hem içeriden, hem dışarıdan saldırıya uğradık.

 

Devletimiz, dönemin Başbakanı Davutoğlu’na, “YPG Fırat’ın ötesine geçecek, sen de mal mal bakacaksın” diyen Selahattin Demirtaş’ın bahsettiği koridoru parçalamakla kalmadı, bizatihi kendisini de hak ettiği yere tıktı.

 

Acı olan, o Davutoğlu’nun sonra Demirtaş ve Demirtaş’ın dostlarıyla aynı safta yer almasıydı.

 

Şu gün oldu, ihanet cephesinde değişen bir şey yok.

 

Hatta sonradan eklemlenenler var…

 

Kimi sözde milliyetçi, kimi muhafazakâr…

 

Avucumuzdaki en acı soru şu;

 

Proje sahiplerinin, ‘Teröristan’ı Büyük İsrail için istedikleri de artık sır olmadığına göre…

 

İçeriden nasıl oluyor da bu kadar kolay destek alabiliyorlar?

 

     ***

 

Gazze’de olanlar ortada…

 

Sonrasında ne yapacakları da…

 

Hem de doğrudan Siyonistlerin kendi beyanlarıyla.

 

‘Teröristan’la birleştirecekleri 'arzımevud' projesi için oluk oluk para ve kan akıtan bu vampirlerin bir dünya savaşını bile göze aldıkları günümüzde, iç cephedeki durumumuz içler acısı olduğu kadar, manidar da…

 

Belli ki, birileri nasıl İran’la İsrail’i birlikte yönetiyorsa, aynı şekilde içimizdeki farklı kulvarda görünen kuklaları da tek elden idare ediyor.

 

Bu öyle bir akıl ki, aynı gün Kayseri’de güya milliyetçileri Suriyelilere karşı sokağa döküyor, Suriye’de ise PKK’lıları ve kışkırttığı Suriyelileri Türk askerinin üzerine sürüyor.

 

Hem de ne zaman?

 

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Suriyeli mültecilerin geri dönüşleri ve terörle ortak mücadeleyi görüşmek için Esad’la görüşmeye hazırlanırken…

 

Peki siz Suriyelilerin evlerine dönmesini istemiyor muydunuz?

 

Bu kışkırtmaya girişmenizin amacı ne o zaman!

 

     ***

 

Hainler, sahiplerine bu hizmeti, Türkiye Suriye’den mülteci göçünü engellemek için uğraştığında da yapmıştı…

 

Başta İdlib olmak üzere, bütün operasyonlarımıza karşı çıkmalarının, Türkiye’yi El Kaide, DEAŞ gibi terör örgütlerine silah vermekle suçlamalarının, PKK/YPG’yi “Bize mi saldıracak? Sınırımızda DEAŞ olacağına PKK olsun, bunlar daha seküler” diye savunmalarının altında işte hep bu karanlık emelleri vardı.

 

Anlaşılıyor ki, Suriye meselesinin Şam’la çözülmesini de istemiyorlar ve bundan sonra da durmayacaklar.

 

İsrail, Gazze’den sonra Lübnan üzerinden sınırımıza kadar ilerlemeye çalışırken, bunlar da içeride hem Suriyeliler bahanesiyle yeni sokak kalkışmalarına kalkışacaklar, hem de -duruşma salonuna doluştukları- Sinan Ateş davası gibi karanlık olaylar ve ekonomik bahaneler üzerinden Cumhur İttifakı’nı parçalamaya ve bahsettikleri biçimde 2026’da erken seçimle iktidarı ele geçirmeye zorlayacaklar.

 

Bu durum, Ankara’daki hareketlilikten de belli…

 

Önümüzde seçimsiz dört yıl var derken, siyasette tuhaf bir telaş var.

 

Meral Akşener’den sonra Koray Aydın’ın istifası, Yusuf Halaçoğlu ve Yavuz Ağıralioğlu’nun parti çalışmaları…

 

Seçimden yeni çıkmışız ama, Ankara kaynayan kazan!

 

Başkanlık gibi güçlü bir yönetim sisteminde ve mevcut parlamento aritmetiğinde bir erken seçim mümkün görünmezken, bu hareketlilik niye?

 

Kimi başkent gazetecilerine göre, burnumuzun dibinde ama bizim göremediğimiz şeyler oluyor!

 

Ve yine onların ifadelerine göre, üzerimize bir şey yaklaşıyor!

 

Bazı muhalif kalemler ise bunu bazı liderlerin sağlık sebeplerine bağlıyor.

 

Hesapları tutacak mı, göreceğiz.

 

Bizim bugünden gördüğümüz şu ki, hesapları tutsa bile, Ukrayna gibi bir kuklayı başa geçirince, bunun kime yarayacağı çok belli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 4 Temmuz 2024 11:59

Hakk şerleri hayreyler, zannetmeki gayreyler. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler... "Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri"