Muhalifler Şam’a ilerliyor, Esad rejimi gidiyor.
Şimdi soru şu; yeni Suriye nasıl şekillenecek?
Türkiye’nin amacı belli; kesinlikle terörsüz olacak.
***
Birileri şaşkınlıkla ellerini ağızlarına tutadursun, bunun işaretleri epeydir çok açık cümlelerle verilmekteydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İç cepheyi tahkim” çağrısı sonrası, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan-DEM çıkışı ile verdiği TERÖRSÜZ TÜRKİYE mesajı, durduk yere söylenmemişti.
Kendi sınırlarımız içerisinde silahlı terör tehdidi kalmadığına göre Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli, -büyük siyasi risk alarak- niye böyle bir adım atma ihtiyacı duyuyordu?
O günlerde hem ekranlarda, hem yazılarda bunun Suriye’de atılacak adımlarla alakalı olduğunu anlattık.
Hatta, muhaliflerin operasyonu başlamadan bir buçuk ay önce, 13 Ekim’deki makalemizde doğrudan HALEP merkezli yeni bir yapılanmaya işaret ettik.
Aşağıya linkini(*) bırakayım, merak eden tamamını okur, sadece şu kısma dikkat çekmek isterim;
***
(Esad başkalarıyla anlaştıysa…
Cumhurbaşkanı’mızın TBMM açılışında açıkça ifade ettiği ‘savaşın kapımıza yaklaştığı’ uyarısı kimilerinde şok etkisi yapsa da, sürpriz değildi.
Şimdi önemli olan sahayı doğru okumak ve doğru adımları, zamanında atmak.
İsrail adım adım Suriye’ye ilerlerken, koltuğunu Sykes-Picot’çulara borçlu Esad’ın uzattığımız eli havada bırakması düşündürücü!
Lübnan’ı, Yemen’i, Suriye’yi yutulmaya hazır lokma hâline getiren İran’a ne kadar güvenilir, orası da muamma…
Elbette biz Filistin’in de, Lübnan’ın da, Suriye’nin de, İran’ın da, Irak’ın da toprak bütünlüğünün korunmasını isteriz.
Lakin birileri ‘satışta’ anlaşmışsa bizim kendi güvenliğimiz için ne yapmamız gerektiğine odaklanmamız şart.
Bizim hem iç, hem dış tahkimatı ivedilikle yapmamız gerek.
Özellikle de sınırımızdaki İsrail projesi ‘teröristan’ tehdidini bir an önce bertaraf etmemiz…
Orada illaki bir yapı kurulacaksa, bunu silah zoruyla sağlamaya çalışan azınlık terör örgütü değil, asırlardır bölgede yaşayan Müslüman Kürtler, Araplar ve Türkmenler kurmalı, bu yönetimin merkezi de Halep olmalı.
PKK/YPG’nin yıllardır zulmettiği Müslüman Kürtler de bir gün Filistinlilerin akıbetini yaşamak istemiyorsa, elbette bu çözüme sıcak bakacaktır.
Başka çare kalmadıysa, Türkiye buna öncülük edebilir.
Zira artık bıçak kemiğe dayandı.)
Bu yazıdan tam bir ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı –Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’ne katıldı.
Esad da oradaydı ama herhangi bir görüşme-temas olmamıştı.
Hatta çekilen zirve fotoğrafında, yıllar sonra aynı kareye girmeleri, Riyad’dan geçtiği Bakü’deki İklim Zirvesi dönüşü uçakta kendisine yönelttiğimiz sorular arasındaydı.
Cumhurbaşkanı’mıza, o kareyi çok dikkate almadığı fikrine kapılarak “Çok da önemli değil mi diyorsunuz?” diye sorduğumda, “Öyle de demeyelim. Ben hâlâ Esad’dan umudu kesmedim” cevabını veriyordu.
Şu kadarını biliyorduk ki, Irak uzunca bir zamandır Türkiye’yi Esad’la masaya oturtmak için çok istekli olduğunu defalarca beyan etmesine rağmen, Rusya bu konuda baş aktör rolü oynuyordu.
Lakin mutabakat imzalamasına rağmen Menbiç ve Tel Rifat’tan PKK-YPG’yi çıkarmayan Rusya, uzunca bir zamandır Esad konusunda da olumlu bir gelişme sağlamıyordu.
***
Bugün anlıyoruz ki, Erdoğan’ın “Umudumu kesmedim” cümlesi, Esad için de, diğer taraflar için de son şans anlamını taşıyordu.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan günler sonra, 20 Kasım’da Brezilya dönüşü yaptığı açıklama, Suriye’de bir hafta sonra yaşanacakların işaret fişeği niteliğindeydi.
Erdoğan, uçakta ülkemizi 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusunda Bahçeli ile aynı hassasiyeti paylaştıklarını belirtirken, “Bölgemizdeki gelişmelere göre terörle mücadele stratejimizi yeniliyoruz. TERÖRSÜZ TÜRKİYE hedefimize ulaşmamıza az kaldı” diyordu.
27 Kasım’da muhalifler HALEP’e yürüdü.
Şimdi Şam’ı sardılar.
Tel Rifat PKK/YPG’den temizlendi, Menbiç’in eli kulağında.
Sonra sıra Fırat’ın doğusuna gelecek.
Yani ABD’nin PKK/YPG ile birlikte Türkiye’ye karşı tehdit oluşturduğu Ayn el-Arab’a (Kobani) ve Kamışlı’ya.
***
Birileri diyor ki, ‘Rusya’nın kontrolündeki Tel Rifat ve Menbiç kolaydı. Fırat’ın doğusuna dokunmak bu kadar kolay olmayacak.’
Acaba!
Suriye’den ABD askerini çekme vaadinde bulunan Trump, yönetimi 20 Ocak’ta görevi devraldıktan sonra yan çizer mi, zamanı geldiğinde görürüz.
Fakat Türkiye’nin, daha önce Suriye’deki teröristan koridorunu parçaladığı Fırat Kalkanı, Bahar Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarını, yine Trump’ın önceki başkanlığı döneminde yaptığını unutmamalı.
20 Ocak’a kadar muhalifler nerelere ilerleyecek bu da önemli…
Ancak bundan daha önemlisi şu ki; Esad gibi bir zalimin devrilmesinden sonra, bütün halkı kucaklayan bir yönetimin oluşması, ülkenin geleceğini tayin edecek.
Herkesin eşit temsil edildiği, huzur ve güven ortamında yaşadığı bir iklim oluşursa, PKK/YPG’nin zulmü altında yaşamayı kim ister?
Esad bile bunca zulümle ayakta kalamamışken, halka rağmen –ABD desteklese bile- terör örgütü orada barınabilir mi?
Osmanlıdan koptuğundan bu yana huzur yüzü görmeyen; Arap’ıyla, Kürt’üyle, Türkmen’iyle nüfusun yüzde 80’ine tekabül eden Suriye halkı, bunca tecrübeden sonra baskı ve zulüm altında yaşamaya boyun eğer mi?
Bence eğmeyecek.
Er ya da geç, Esad zulmü gibi, halka büyük acılar çektiren PKK/YPG’nin zulmü de bir gün bitecek.
(*) https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/yucel-koc/esad-baskalariyla-anlastiysa-645315
Yücel Koç'un önceki yazıları...