Türkiye’yi bu dertten nasıl kurtarabiliriz Grok?

A -
A +

Yapay zekâya şöyle sorular sorduk;

 

 

Türkiye’de müstakil ev oranı nedir?

Türkiye’de müstakil evlerde yaşayan hane halkı oranına dair doğrudan bir istatistik bulunmamakla birlikte, bazı veriler bu konuda fikir verebilir.

 

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2021 yılı Bina ve Konut Nitelikleri Araştırması’na göre, hane halklarının %11,7’si tek katlı binalarda ikamet etmektedir.

 

Bu oran, müstakil evlerde yaşayanların oranını tam olarak yansıtmasa da, bir gösterge olarak değerlendirilebilir.

 

Ayrıca, 2021 yılında tüm yapı tipleri içinde müstakil evlerin yapı ruhsatı alma oranı %7-8 arasında gerçekleşmiştir. Bu oran, 2020 yılında %4-5 seviyelerindeydi. (Pandemiden sonra biraz artış göstermiş.) Bu veriler, Türkiye’deki müstakil ev oranının düşük olduğunu ortaya koymaktadır.

 

 

ABD'de müstakil evlerin oranı nedir?

ABD'de müstakil evler, konut türleri arasında baskın bir konumdadır:

 

2013 verilerine göre ABD nüfusunun yaklaşık %88'i müstakil evlerde yaşamaktadır.

 

ABD'nin geniş coğrafi alanı, düşük nüfus yoğunluğu, banliyö kültürünün yaygınlığı ve araba odaklı hayat tarzı, müstakil evlerin popülerliğini artırıyor. Ayrıca, müstakil evler genellikle bahçeli, garajlı ve geniş alanlı olup, Amerikan rüyasının bir parçası olarak görülüyor.

 

 

Avrupa'da müstakil evlerin oranı nedir?

Avrupa'da müstakil evlerin oranı ülkeye göre büyük farklılıklar gösterir, ancak genel olarak %70-90 arasında değiştiği belirtilmektedir.

 

Yüksek nüfus yoğunluğuna rağmen, apartman dairelerine kıyasla oldukça yüksektir.

 

Avrupa'nın birçok ülkesinde, özellikle Almanya, İngiltere, Hollanda, Belçika gibi ülkelerde, müstakil veya yarı müstakil evler (tek aile evleri veya dubleksler) şehir merkezleri dışında yaygındır.

 

Kırsal alanlar ve banliyölerde müstakil evler baskındır. Örneğin, Amsterdam veya Köln gibi şehirlerde yüksek katlı binalar nadirdir; düşük katlı, müstakil veya sıralı evler tercih edilir.

 

İskandinav ülkeleri ve Doğu Avrupa'da (ör. Romanya, Macaristan) müstakil evler, hem kırsal hem de banliyölerde yüksek oranda bulunur.

 

 

 

Ülkeye göre örnekler:

 

İngiltere: 2011 verilerine göre nüfusun yaklaşık %79'u müstakil evlerde yaşıyor.

 

Almanya: Nüfusun önemli bir kısmı (%50'nin üzerinde) müstakil veya yarı müstakil evlerde yaşıyor.

 

Hollanda: Yüksek nüfus yoğunluğuna rağmen müstakil evler yaygındır, ancak oran Almanya'ya göre daha düşüktür.

 

Romanya: Ev sahipliği oranı %96 ile Avrupa'da en yüksek ülkedir. Bu evlerin çoğu müstakil veya kırsal evlerdir.

 

 

 

Yüksek katlı binalar (gökdelenler veya 10+ katlı apartmanlar), büyük metropollerde (ör. Londra, Paris, Berlin, Lizbon) ve özellikle şehir merkezlerinde daha yaygındır. Ancak, Avrupa şehirleri genellikle tarihî dokuyu koruma eğiliminde olduğu için gökdelenler sınırlıdır.

 

Güney Avrupa'da (ör. İspanya, İtalya) ve bazı doğu Avrupa ülkelerinde (ör. Polonya) şehir merkezlerinde orta-yüksek katlı apartmanlar (4-8 kat) daha sık görülür.

 

 

Türkiye ile mukayese eder misin?

Almanya'nın nüfus yoğunluğu Türkiye'den 2 kat, Hollanda'nın 4 kat fazladır, ancak bu ülkelerde müstakil evler, yüksek katlı binalardan daha yaygındır.

 

 

 

"Türkiye'de herkes müstakil evde yaşasaydı Muş kadar bir alanda evler olurdu" sözü doğru mu?

 

Evet, bu söz büyük ölçüde doğrudur ve çeşitli kaynaklarda yapılan matematiksel hesaplamalarla desteklenmektedir. Türkiye'de herkesin müstakil evde yaşadığı bir senaryo için yapılan hesaplamalar şu şekilde özetlenebilir:

  • Türkiye'nin nüfusu: Yaklaşık 84,78 milyon (2023 itibarıyla).

  • Ortalama hane halkı büyüklüğü: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yaklaşık 3 kişi.

  • Hesaplama: 84,78 milyon ÷ 3 ≈ 28,26 milyon hane. Her haneye 250 m² ev ve 50 m² bahçe olmak üzere toplam 300 m² alan tahsis edilirse:

Toplam alan: 28,26 milyon × 300 m² = 8,478 milyar m² = 8,478 km².

  • Muş'un yüz ölçümü: Yaklaşık 8,650 km².

  • Bu hesaplamaya göre, Türkiye'nin tüm nüfusu müstakil evlerde yaşasaydı, bu evler Muş ilinin yüz ölçümüne yakın bir alanı kaplardı (8,478 km², Muş'un 8,650 km²'sine oldukça yakın).

  • Bu hesaplama, yollar, altyapı, kamusal alanlar gibi ek alan ihtiyaçlarını hariç tutar, ancak temel olarak nüfusun müstakil evlere yerleşmesi için gereken alanın Türkiye'nin toplam yüz ölçümünün (769,632 km²) sadece %1'inden biraz fazla olduğunu gösterir. Bu da sözün doğru olduğunu destekler.

 

İstanbul'un yüz ölçümüne karşın nüfus oranını karşılaştırır mısın?

İstanbul, Türkiye'nin yüz ölçümünün yalnızca binde 7’sini kaplamasına rağmen, ülke nüfusunun neredeyse beşte biri bu şehirde yaşıyor.

 

 

 

Türkiye geneli ortalama nüfus yoğunluğu: 1 kilometrekarelik alanda yaklaşık 110 kişi.

 

İstanbul ortalama nüfus yoğunluğu: 1 kilometrekarelik alanda yaklaşık 2.900 kişi.

 

 

İstanbul'da toplam kaç bin bina var?

Sürekli değişen ve büyüyen bir şehir olduğu için net bir sayı vermek zor olsa da, İstanbul’un inşaat sektörü ve nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda, yaklaşık olarak 2 milyon bina olduğu tahmin ediliyor.

 

***

 

Eveet! İşte böyle.

 

Yapay zekâya bu soruları niye sorduğumuzu anlamışsınızdır.

 

Yetkililerimizin açıklamalarına bakarsak, İstanbul’daki 2 milyon binadan 1,5 milyonu riskli, -ki bunun 600 bininin acil yıkılması gerekiyor.

 

6,2’lik depremle yüreği ağzına gelen İstanbul’da, daracık alana bu kadar nüfusu sıkıştırınca, yüksek katlı bina dışında seçenek olmadığını düşünebiliriz.

 

Peki ya diğer şehirler?

 

Sakin Anadolu şehirlerinde bile apartmanda yaşama ısrarımız niye?

 

Bütün Türkiye müstakil evlerde yaşasa sadece Muş kadar alanı kaplayacak ise niye her şehre, her ilçeye, hatta kasabalara-köylere bile koca koca binalar dikiyoruz?

 

Üstelik ülkemizin büyük kısmı birinci derece deprem kuşağında bulunduğu hâlde…

 

***

 

Orta hâlli bir Anadolu şehri olan Tokat’ta büyüdüm, çocukluğumdan bağ evlerini, eski köşkleri, konakları hatırlarım…

 

Çoğunun yüzme havuzları bile vardı bahçelerinde.

 

Şimdi çoğu yıkıldı, yerleri apartman doldu.

 

Anadolu’da hangi şehre gitsem, benzer hikâye...

 

Kendi elimizle müstakil hayatı terk etmişiz, şimdi Amerikalıya, Avrupalıya imreniyoruz, ne güzel evlerde yaşıyorlar diye…

 

Bunun cevabını ben bulamadım Grok, sen söyler misin; niye?

 

 

 

***********

 

 

İmamoğlu tutuksuz yargılansa ne olurdu?

 

 

Yolsuzluk, rüşvet ve para dağıtma ihbarlarını yapan CHP’lileri tehdit ettiler…

 

CHP içinden dava açanları tehdit ettiler…

 

İhbarları değerlendirip soruşturma açan savcıyı tehdit ettiler…

 

Suskun kalan CHP’lileri, hatta sanatçıları tehdit ettiler…

 

“Yargıyı rahat bırakın, işini yapsın” diyen gazetecileri tehdit ettiler…

 

Yolsuzluğun üstünü kapatmak için yargıya baskı yapmayan hükûmeti tehdit ettiler...

 

Hükûmete oy veren seçmeni tehdit ettiler…

 

Borazanlıklarını yapmayan medya kurumlarını tehdit ettiler…

 

Şirketlerle yetinmeyip, esnafı tehdit ettiler…

 

En son, itirafçı olup serbest kalan İBB üst düzey yöneticilerini de tehdit ettiler…

 

Sonra diyorlar ki; “İmamoğlu niye tutuklu? Bırakın tutuksuz yargılansın”.

 

***

 

Doğrudan soruşturmanın parçası olmadıkları için serbest dolaşanlar bu kadar parmak sallarken…

 

Bir de suçlamanın göbeğindeki isimlerin serbest olduklarını ve soruşturmanın bu ortamda yürütüldüğünü düşünün…

 

Hele ki ‘örgütlü’ bir suçtan bahsedilirken…

 

İçerideki tutukluları bile ‘konuşmayın’ diye baskı altında tutanlar aslında yargıyı haklı çıkarıyor, haberleri yok.

 

 

 

Yücel Koç'un önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.