Halime Gürbüz

"Satranç, hayat gibidir!.. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü... Bazıları oyunun başında işe yarar, bazılarıysa sonunda... Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu! Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir." Adam Fawer -Olasılıksız- say.108

Halay yeri inceleme ekipleri saniyesinde ordaydı. Bir düğünde ata sporumuz halay çekilirken, hızını alamayarak önce pistten sonra da gözden kaybolmuştu. Ağlaşan düğüncüler eşliğinde deliller toplandı. Birkaç düğme, üç kırık topuk, ayakkabı tekleri... Başuzman, "pınar başı yar yar yar ammann!" naralarının hâlâ duyulabildiğine dikkat çekerek "fazla uzağa gitmiş olamazlar" dedi. Ve halkımızı halay çekmenin, göbek atmanın, çiftetelli oynamanın sinsi tehlikelerine karşı uyardı!

Ayakkabıdan karakter tahlili, karşıdaki kişi hakkında çok derin olmasa da en azından yüzeysel bir yorum yapabilmeye yarar. O sebeptendir ki; magazin programlarındaki hatunlar bile "bir erkeğin ilk neresine bakarsınız" sorusuna yalandan "ayakkabılarına bakarım o her şeyi gösterir" demektedir. Olmaz deme, 'dost başa düşman ayağa bakar' anlayışının uzantısı olarak gayet de mümkün bir tahlildir bu...

Havası yüzünden mi yoksa politik arenadaki tavırlarıyla mı bilmiyorum Şikago için Rüzgarlı Şehir deniliyor... İnsanları ise her nedense sürekli şaşırıyor; ya "aman tanrım!" ya da "wauww!" diyerek duygularını dile getiriyor...

Nüfusun yaklaşık yüzde 70'inin kilo problemi yaşadığı Amerika'da, kriz halka yansımamış görünüyor. Kerli ferli iktisatçıların televizyonda, yazarların köşelerinde, kimilerinin de kıraathanelerde, "ne olacak bu memleketin hali?" sorusunun hemen öncesinde ya da sonrasında ama mutlaka gündeme getirdiği 'ekonomik kriz' buradakilerin pek umurunda değil...

'Krizi fırsata çevirmek' için Özşikago Seyahat ile koyuldum yola. Kırdım dümeni global dalganın merkezine; Amerika'nın üçüncü, Orta Batı'nın en büyük şehri Chicago'ya...

Anket yaptık. Söze "o gün güzel başlamıştı hâlbuki" diye başlayan yüz kişiye keyiflerini kaçıran durumları sorduk. İşte cevaplar ve gündelik minik mutsuzluklar... -Annenin bitirilen ilk perdenin yanlış kornişe takıldığını söylemesi!

Soğuk bir kış sabahı, Washington DC L'Enfant Plaza metro istasyonunda, bir adam kemanla kırk beş dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, işe yetişme telaşında çoğu memur, bürokrat yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider...

Ecnebi aksiyon filmlerinde tek başına kırk kişiyi döven, üç yüz kat büyütülmüş canavarı tam da şehri yok edecekken alt eden kahramanlar ağız açık seyredilir. Ama iş bizim Yeşilçam'ın Malkoçoğlu'na, Battal Gazi'sine gelince komik bulunur gülünür...

B.U.O (Ben Uydurdum Oldu) İstatistik Enstitüsü verilerine göre insanların sadece yüzde kırkı 'mışıl mışıl' uyuyor. Ya geri kalanı? Bıdır Bıdır! Evet, konuşuyorlar, hem de uyurken...

Döner, pilaki, cacık ve hatta baklavadan sonra İzzet Altınmeşe'nin benini bile sahiplenmeye kalkan Yunanlılara karşı çıtımız çıkmıyor ama bu konuda suskun kalamayacağım!

Ayaktayken rüya görüyorum. Hayır olsun inşallah. Ben yazar oluyorum. Bir kasılıyorum, bir havalanıyorum kiii sormayın...

Dün Otogarda eylem vardı. Pimpirikli Yolcular Cemiyeti'nce uzun yol şoförlerine yönelik 'bön bön bakarak tipten sürüş emniyeti tahlili' yapıldı. Eylem sonrası dağıtılan basın bildirisi şöyle;

Nakışlılar, dantelliler çeyizlerde bekleyedursun en sık kullanılan masa örtüsü gazete kâğıdıdır. Şantiyede soğan cücüğü, kalıp peynir, domates eşliğinde, öğrenci evinde, piknikte, ötede, beride, her yerde seriliverir. Pratiktir, kir tutmaz, etraf batmaz. Okuma aşkını kabartır. Üzerine haşır huşur karpuz suları akıtılırken gözler istem dışı gazeteye ilişir. Yazılara engel olan kırıntılar kenara çekilir, sofra partneri soğanı çatadanak okuma zevkinizin ortasına yerleştirir, usulca kaldırılıp devam edilir, altında makale vardır ekmeğin mevkisi değiştirilir. Bu böyle devam eder, taa ki noktalama işaretleri de dâhil sayfadaki tüm haberler, reklâmlar, ilanlar okunana dek... Görüldüğü üzere gazete kâğıdı fonksiyoneldir.

Mevsim dönümüyle birlikte bahar temizlikleri de başladı. Doktorlar uyarıyor; TemSonSa sendromuna dikkat! TemSonSa, bayanlarda özellikle de annelerde görülen 'temizlik sonrası saldırganlaşma' sendromu.

Müjde! Saraya girebilmek için asilzade olmanız şart değil. Zira bugün itibariyle Müzeler Haftası başladı. Saraylar da dâhil tüm müzeler 24 Mayıs'a kadar bedava. Bu faydalı tüyolar da;

Sevgili "Okunaksız doktor yazısı mağdurları derneği" büüklerimin dikkaytine! Asta halimle, elcaazlarımlan yazarım bu satırları. Örmet ederim! Annem de mutbaktan örmet eder epinize. Müşkülaatımı annatayım. Şimdi, bizim Dümbelek Sami'nin düğününde, gelinin babası damadın kafaya org geçirince ırrgürr çıktı. Ben "Abe naaparsınız, urmayın!" derkene, şoparın teki kulama gırnatayı ters üfledi mi!.. Ayaatımız masal be... Neyse, allettik, tatlıya baaladık, daldık oynamaya. Sabası şişti mi, benim kulak oldu mu turşu bidonu gibi! Ayde astaneye...

- Bu yıl da "anneler günü kampanyası" adı altında, küçük ev aletlerini yaygınlaştırma ve sevdirme günü kutlanmıştır.

Zor da olsa randevuyu koparmıştık ve röportaj başladı. İşte karşımda 'Filinta Keller Kulübü' genel başkanı, başlıyor anlatmaya;

Kabul, ben de bezdim! Sanki şimdiye dek herkes biliyormuş da, bugünü bekliyormuş gibi, ne yana kafamızı çevirsek 'kolbastı'. Adını ilk duyduğumda bir börek çeşidi zannetmişken, seyredince "yav, ne enerjik gençler, vay anam bu nasıl hareketler?