M. Necati Özfatura

Bir ülkenin başta gelen temeli "adalet"tir. Osmanlı Devletinin yükselişi döneminde yargının tarafsızlığı gözleri kamaştıracak ölçüde idi. Ne zaman ki, adalet tartısı şahıslara ve makamlara döndü Osmanlının çöküşü başlamış oldu. Ülkelerin çöküşü ile adaletin zaafı doğru orantılıdır.

Ermenistan'ın stratejisi ve taktiği son derece yanlıştır. Ermenistan dışındaki "diaspora" hayal peşindedir. "4T" hedefinde terör ve tanıma konusunda mesafe almış olsalar da "Tazminat ve Toprak" konusunda hüsrana uğramaya mecburdurlar. Varsayalım 2015 yılına kadar 100 ülke sözde Ermeni soykırımını meclislerde kabul etmiş olsa da, tazminat ve toprak hedefleri hayalden öteye gidemeyecektir.

Tanzimattan bu yana gerçek demokrasi rejimi ülkede gerçekleşmemiştir. Bazen açık bazen örtülü vesayet rejimi ve oligarşik bir zümre demokratik cumhuriyetin önünde baraj olmuştur. Şimdilerde bu baraj zorlanmaktadır. 1924, 1961 ve 1982 anayasaları vesayetçi rejimi öngören Anayasalardır. Mevcut 1982 Anayasası darbe mahsulüdür. Bu anayasa ile demokrasi asla gerçekleşemez. Ülkedeki sıkıntıların temelinde Anayasa ve bu anayasanın millete rağmen kullanılması vardır. Hiç olmadığı kadar ülkemizin sivil bir Anayasaya ihtiyacı vardır.

ABD Dışişleri Bakanı Clinton sert suçlamalara rağmen Türkiye'yi canla ve başla savundu. Clinton: "Türkiye ve ABD'nin NATO'nun üyeleri olarak Balkanlar'dan Afganistan'a kadar birlikte çalıştığını, ortak stratejik çıkarları ve çok önemli bir ortaklığı paylaştığını" söyledi.

Türk ve İslam düşmanı Arnold Toynbee ile James Bryce tarafından 1916'da hazırlanan, İngiliz tarihçi Ara Sarafyan tarafından gözden geçirilen "Mavi Kitap" sahte vesikalarla ve yalan bilgilerle doludur.

1924 Anayasası tek başlı bir sistemi öngörüyordu. 1961 Anayasası ile iki başlı bir sisteme geçildi. 1982 Anayasası ise 1961 anayasasına göre çok daha ağır hükümlerle yürütme ve yasamanın elini bağladı. Tabiri caizse ülkeye "vesayet rejimi" getirmişti. 1961 ve 1982 anayasaları darbeleri önlemek şöyle dursun darbelere yol açmıştı. Ancak bu yapılan darbeler ülkeyi her bakımdan yarım asır geriye itti. Şu anda anayasanın bazı maddelerinin Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirilmesi gereklidir.

1982 anayasası darbe mahsulüdür. Ve bir nevi bürokratik, oligarşik rejimi öngörmektedir.

Bir ülkenin kalkınması için "olmazsa olmaz" bazı değerler vardır. Siyasi ve ekonomik istikrarın yanında "hukukun üstünlüğü" şarttır. Hukukun üstünlüğünün temelinde "Yargının bağımsızlığı" gelir. Bunun gerçekleşmesi için asgari 2 temel: 1- Hakim teminatı ilkesine saygı 2- Siyasetin yargıya etkisinin önlenmesi. Fakat yargı tarafsız olmadan bağımsız olamaz. Nitekim Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç "Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi" açılış konuşmasında "Toplum yargıçtan adil yargılama yapmasını ve tarafsız kalmasını istiyor" demiştir.

Türkiye Avrupa Birliğinin kapısında 40 yılı aşkın bir zamandır bekletilmektedir. Bunun üç sebebi vardır. Müslüman oluşumuz, nüfusumuzun çokluğu ve darbeler ülkesi olmamız. Türkiye, Tanzimattan bu yana demokrasiyi aramışsa da, çoğunluğu bürokratik olan oligarşik bir zümre imtiyazlarının ve maddi menfaatlerinin devamı için sanal tehlikeler ileri sürerek ülkenin gelişmesini her zaman önlemişlerdir. Tanzimattan bu yana gerçek bir demokrasi olmamıştır...

ABD liderliğinde NATO birlikleri (Türkiye hariç) Taliban kuvvetlerine karşı en büyük saldırıyı yapmaktadır.

Avrupa Birliği içinde bazı ülkeler "kamu borcu" sebebiyle yeni bir krize sürüklenmektedir.

İran, elindeki uranyumu ülke dışına çıkarmak istemiyor. Ayrıca yüzde 3'ten yüzde 20'lere çıkararak zenginleştirme kararı aldı. Bu durum ABD ve İngiltere'nin ekmeğine yağ sürdü.

Orta Doğu'da fırtına öncesi sessizlik vardır!.. Bu filmi 1980'den beri üç defa seyrettik. İran Şahı devrildi.

Ekonomik açıdan "Notu 2 kademe artan tek ülkeyiz. Bütçe açığı yüzde 11.5'ten yüzde 1.8'e düştü." (Ali Babacan) Bütçenin yüzde 17'si GAP'a ayrıldı. GAP 2013'te bitecek. Türkiye'nin kişi başına reel GSYH değeri 2002'de 28 iken 2008'de 47'ye çıktı. AB'de doktor sayısı azaldı. Yaşlı nüfus masrafı arttı. Bu konuda Türkiye'de sağlık turizmi gelişebilir.

Ekonomik, sosyal, kültürel kısacası her türlü müspet ve faydalı gelişmenin temeli siyasi ve ekonomik istikrardır.

Dünyanın her köşesinde bilhassa Batı'da ve Güneydoğu Asya'da (kiliseler dahil) çocuklar cinsel taciz altındadır. Sadece birkaç olay durumun vahametini ortaya çıkarmaktadır...

Dış politikada hatada ısrar büyük tahribata sebep olur. Maalesef Türklerle bin yıl birlikte yaşayan ve Osmanlı devrinde "Millet-i Sadıka" olarak bilinen Ermeniler 1878 Berlin Antlaşmasından sonra başta Rusya, ABD ve çok sayıda Hıristiyan ülkenin tahrik ve telkinleri ile Osmanlıya isyan etmişlerdir.

Türkiye son dönemdeki dış politikada İsrail hariç başarılı olmuştur. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak Türkiye ziyaretinde Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmüştür. Savunma Bakanı ile pilotsuz uçak dahil askerî konularda görüşmeler olmuştur.

AK Parti iktidarının dış politikası, komşuları ve diğer ülkelerle "sıfır ihtilaf" temeline dayanmaktadır.

1970'ten bu yana "Hakikat" ve bilahare "Türkiye" gazetesinde Enver Abi'den sonra en çok hizmeti geçen; kurucu ve emektarlarındandı Mahmud (Genç) Abi. Geçtiğimiz hafta vefat eden İhlas Holdingin Mahmud Amcası, sevenlerinin duaları ile kabrine kondu. Kabri Eyüp Sultan'da ama sevenlerinin de kalbindedir. Kabri cennet bahçesi olsun. Ve aşk derecesinde sevdiği İslam büyükleriyle birlikte bulunsun.