M. Necati Özfatura

Orta Doğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı'na (OBİV) mensup emekli büyükelçi ve emekli generallerden oluşan "Dış Politika ve Savunma Araştırmalar Grubu'nun" hazırladığı "Son Terör Olayları" yazısını aktarmaya devam ediyorum:

Orta Doğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı'na (OBİV) mensup emekli büyükelçi ve emekli generallerden oluşan "Dış Politik ve Savunma Araştırmalar Grubu"nun hazırladığı 19 Kasım 2007 tarihli "Son Terör Olayları" başlıklı araştırma yazısı şahsen aylardır anlatmaya çalıştığım görüşleri özet olarak kamuoyuna arz etmiştir.

PKK terörü Türkiye'de 40 bine yakın insanımızın ölümüne ve 200 milyar dolara mal oldu. 1984'den bu yana devam eden bu terör belası sona erdiği an; şu anda 200 küsur dünya ülkesi içinde 16. ekonomik güç olan Türkiye en kısa zamanda dünyanın en güçlü 10 ülkesi arasında yer alacaktır.

Rusya Devlet Arşivlerini inceleyerek "Meshetyalı Türkler, İtibarın İadesine Uzun Yol" isimli eseri yazan Prof. Nikolay Bugay'a göre, Ahıskalı Türklerin vatanlarına dönmesi çok zor. Gürcistan Hükümeti bu konuda oldukça ılımlı bir tavır sergiliyorsa da; bu mesele Rusya Federasyonunun meselesi halinden çıkarak uluslararası mesele haline geldi.

19. yüzyılda Osmanlı'nın gölgesi Ahıska'yı terk ettiğinde, bu topraklara kan ve gözyaşı hakim oldu. Çileleri birbirine katlanarak tarih zincirine günümüze kadar gelen acı bir halka ekledi. İnsanlık tarihine kara bir leke bırakan 1944 sürgününden sonra aradan geçen 63 yıla rağmen Ahıska Türkleri, Osmanlı yadigari olan vatanlarına dönemedi. İşte, on binlerce insanın ata yurdundan eden sürgüne ait acı ve keder dolu satır başları...

Çeyrek asırdır devam eden PKK'nın cinayetleri neticesi 40 bine yakın vatandaşımız ölürken, onbinlercesi de yaralanmıştır. Tabii bu acıların yanında Türkiye'nin maddi kaybı en az 200 milyar dolardır.

Kuzey Irak ve PKK ile ilgili son gelişmeler Türkiye'nin lehinedir. Türkiye'nin hedefi elbette Kuzey Irak ve Kürtler değildir. Hedef kesinlikle PKK'dır. Türkiye-Irak sınırı 1926 yılında tespit edilirken Türkiye oyuna getirilmiştir. Lozan'da Musul ve Kerkük vilayetlerini kaybettiğimiz gibi sınır kasten İngilizler tarafından dağların zirvesinden (talvek hattı) geçirilerek "Hatt-ı Bâlâ" olarak düşünülmüştür.

Kuzey Irak'ta bulunan PKK'ya karşı sınır ötesi bir müdahalenin geri sayımı olan şu devrede yetkililerin göz önünde tutması gerekli bazı kıstasları şöyle sıralayabiliriz: -Irak, Mezopotamya topraklarının büyük bir kısmında Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra kurulmuş sanal bir devlettir.

Osmanlının son yılları ve yıkılışı ile birlikte Orta Doğu'da dengeler değişti. Dengelerin bozulması ile birlikte Orta Doğu'da huzur sona erdi. Daha sonra gelen hiçbir güç Orta Doğu'da huzuru sağlayamadı. Zaten sağlaması da mümkün değildir.

Hiçbir terör örgütü desteksiz asla yaşayamadığı gibi terör, teröristleri imha ile sona ermez. Terörün arkasındaki destek unsurları bertaraf edilmedikçe terör belası devam eder. Sivrisinekleri imhaya benzer. Asıl olan bataklığı kurutmaktır. Bu yüzden Osmanlı Devleti eşkıyayı, devlete isyan edeni "ininde" imha etmiştir. Kaldı ki teröristler yarasalar gibidir. Gündüz mağaralarda ve hatta şehirlerde gizlenirler. Gece ise kan emerler (dökerler).

Bazı okuyucularım PKK'nın son terörü ve sınır ötesi operasyonla ilgili görüşlerimi neden yazmadığımı soruyorlar. Gaybı elbette sadece Allahü teâlâ bilir. Ama fütüroloji ilmine göre geleceğin hesaplanması mümkündür. 1991 yılının Şubat ayında neşredilen "Kurtlar Sofrasında Orta Doğu" kitabımın önsözünü aynen arz ediyorum. Takdir size aittir:

Yüksekova'daki hain pusu, PKK tarafından Türkiye'ye açılan örtülü savaşta en son cephe oldu. Acı ve öfke büyüdü. Memleketin her köşesi teröre karşı cephe açtı. Yediden yetmişe herkes Mehmetçik oldu. Şiddet ve terörün bileylediği toplumsal vicdan, Barzani'den gelen sivri açıklamalarla çileden çıktı.

Batılı tarihçilere göre, İslam dünyasının bugün siyasi varlığı, kültür ve dinini muhafazası Osmanlı ve Selçuklu'nun eseridir. (Elbette, bu ihsanın sahibi Allahü tealadır.)

Focus Dergisinin 2005 Ocak sayısında neşredilen Piri Reis'in Haritası dünyanın en gizemli 10 nesnesinin ilk sırasında yer aldı. Focus Dergisi bu haritaya "Geleceği gören harita" ismini vermektedir. Dünya bilim adamları bu 10 nesneyi henüz çizebilmiş değildir. Bu harita Güney Kutbunun bulunmasından çok önceleri çizilmiştir. Haritanın sırrı buzların altında kalan sahil kesimlerinin haritada yer almasıdır. Kaldıki bu sahillerdeki buzlar 6 bin yıl önce erimiş idi.

İslam Konferansı Teşkilatı İslam Tarih Sanat Kültür Araştırma Merkezi, Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıl dönümünde ortaya koyduğu ve Osmanlı kültür ve bilim mirasını inceleyen projeyi 1985'ten bu yana ele alıyor.

Sadece bugün değil Tanzimattan bu yana Jöntürkler ve bunların vârisleri olan demokrasi ve insan hakları karşıtı oligarşik elit zümre Osmanlıyı kötülemiş, hatta düşman olmuşlardır. Oysa Osmanlının demokrasi ve insan hakları konusunda bakın Müslüman ve Türk olmayan Batılı bir tarihçi ve düşünür ne diyor:

636 yıllık Osmanlı Devletinin, çöküşü ve yıkılışı sebebsiz değildir. Bu ulu çınarın çöküşünde asli ve tali çok sayıda sebebler vardır. Ama asıl sebep özünden kopup, Tanzimat ile kendi milli ve manevi değerlerine ters olan Batı'yı taklid etmesidir. Batı'nın fende ve teknikdeki tecrübeleri yerine onun bünyemize uymayan yaşayışını alan aydınlar ile kendi değerlerini halen de (çok kimsenin) sahiplendiği halk arasında uçurum olmuştur.

İnsan gerek kendinde gerek dışında gerek dünyada gerekse tüm kâinatta olan her bir hadiseye ibretle baktığında kendisinin ne kadar aciz olduğunu, yaratıcısının da kudretinin sonsuzluğunu anlıyor. Anlamakla kalmıyor Rabbine hamd ve şükür ediyor.

22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesi çok sayıda yazımda Türkiye'nin ekonomik durumunu arz etmiş idim. Son durum hakkında Dünya Bankası Türkiye Direktörü Zacho: "Türkiye ekonomisi yıllar içinde karşılaştırıldığında şu anda en iyi durumda, pazar güvenliği de arttı. Ekonominiz hiç bu kadar iyi olmamıştı". Almanya'nın ikinci büyük bankası "Comnerzbank" AG Yönetim Kurulu Üyesi Martin Blessing "2002 yılından bu yana böylesine güçlü bir büyüme, bugüne kadar ekonomik iş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyesi ülkede olmadı."

Kim ne derse desin; ülkemizde hiçbir zaman gerçek bir irtica tehlikesi olmamıştır. Elbette, bu söylentilere ya da bu iddialara inanan hatta korkan bir kesimin varlığı inkâr edilemez. Ancak, fotoğraftaki hileleri görebilenler için irtica gerçekte tekerine çomak sokulan "seçkin" zümrenin çıkar gemisini yürütmek için kullandığı dolgu malzemesidir. Başka memleketleri, başka zamanları bilmem ama bizimkisi böyle. Elitlerin rotasında yol alan siyaset ve medyanın el birliğiyle sahnelediği kurgusal bir oyun. Yoksa, ete, kemiğe bürünmüş, somut, elle tutulan belirtileri olan bir tehlike olmaktan çok uzak.