Suriye krizinden çıkan 9 ders

A -
A +
1. Kuluçkaya yatırılmış bir yumurtadan civciv çıkması için beş şey gerekir: Zaman, ısı, nem, hava ve embriyo... Eğer yumurta horozsuz çıkmış ise ondan kuluçka olmaz. Başarılı bir sonuç alacaksanız yumurtayı yırtıcı kuşlardan ve yılanlardan korumanız, ısıyı 37,8 derecede tutmanız, arada ters yüz edip hareket ettirmeniz ve mutlaka 21 gün boyunca beklemeniz gerekir. Follukta yeterli nem olmazsa kabuk kurur ve çatlar. Daha önceden buzdolabına koymuşsanız da hücreler ölür, hayati fonksiyonu kalmaz... Dış politika yumurtadan civciv çıkarmaya benzer. Zordur, zahmetlidir. Türkiye, Suriye’de çok bekledi ve yumurtadan tavuk çıkardı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Bazı şeylerin sabır ve uzun soluklu beklemeyi gerektirdiğini gördük” dedi. İran ve Rusya’nın sonunda pes ettiğini Fidan’ın kendisinden dinledik.
 
2. Suriye’de İran ve Rusya etkisi olmasaydı Esad’ın bir yıl kalmadan devrilmesi işten bile değildi. Rusları biliriz. Tarihte bize en çok faydası ve zararı dokunan millettir. Ama İran öyle değil! Hep yüzümüze gülmüş, arkadan aleyhimize çalışmıştır. Bu yüzdendir atalarımız ta 1639’da sınırı çekmiş ve bulaşmamıştır. Suriye krizi vesilesiyle İran’a muhabbet duyan bir kesimin gözleri açıldı, hakikatle yüzleşti.
 
3. Coğrafyamızda Türkiye’ye rağmen hiçbir şey yapılamaz. Yapmaya kalkan başaramaz. ABD, Saddam’ı devirdiğinde Irak’ın güllük gülistanlık olacağını düşünüyor, kendilerini bekleyenleri bilmiyorlardı. ABD Başkanı Bush, Şii-Sünni ayrımını bilmeyecek kadar bölgeden bihaberdi. Yıllarca es-Sadr belâsıyla uğraştılar.
 
4. Erdoğan, dünyanın şapka çıkarmak zorunda kaldığı kudretli bir liderdir. Türkiye’nin yönetiminin mevki uğruna mevzileri terk etmeye hazır, Zelenski tipi güdümlü, muhteris, zayıf isimlere teslim edilmesi felaketi olacaktır.
 
5. Türkiye’nin daima sistemden bağımsız şekilde güçlü olması ikbali için şarttır. Görüldüğü üzere zor, oyunu bozuyor!..
 
6. Bizde yıllardır “Türkiye Suriyelileşiyor” diye bağırıyorlardı. Meğerse Suriyeliler Türkleşiyormuş! Biiznillah şer gördüğünüzden hayır çıkacak.
 
7. Suriyeliler gitmeyecek, kalacak deniliyordu. Bunun doğru olmadığını, güvenli ortam sağlandığında ekserisinin döneceğini gördük.
 
8. Zulümle âbâd olunmaz, diktatörler elbet bir gün devrilir. Gün gelir onu kudretli hamileri bile ayakta tutamaz.
 
9. Türkiye’de demokrasi, hukuk, insan hakları, ifade hürriyeti, yaşam hakkı, işkenceyle mücadele gibi kavramlar üzerinden söylem geliştiren kimi sol, seküler kesimlerin Sednaya Hapishanesi başta olmak üzere Esad’ın insanlık suçlarını görmezden geldiğine, ideolojik çarpıtmalarla vahşeti perdelemeye çalıştığına şahit olduk. Ki, meşrebi mezhebi olmuş bu kişilerin, fırsatını bulunca Esad zulmünün fazlasını milletimize reva göreceklerini tüm çıplaklığıyla anladık! Krizin en önemli derslerden biri bu tecrübedir!
 
 

 

Türk gibi düşünememek

 

 

Gazeteciler toplumlarının bir parçasıdır. Hadiselere kendi milletinin zaviyesinden bakarlar.

 

Nitekim Esad'ın gidişini her ülke medyası kendince değerlendirdi.

 

ABD gazetelerinde Suriye'de 900 Amerikalı askerin varlığına dair yazılar çıktı.

 

Yunan basını "Türkiye güçleniyor" diye endişesini dile getirdi.

 

İngiliz gazeteleri DEAŞ'lı 65 İngiliz vatandaşının akıbetini sordu; köşe yazarları "Sahada niye yokuz" sorgulamasını yaptı.

 

En dikkat çekici analizler ise İsrail gazetelerinde çıktı. Kazananın Türkiye olduğunu ilan eden The Jerusalem Post "Türkiye, İsrail'in sınırına yerleşiyor. İsrail'in Suriye'deki kazanımları taktiksel. Türkiye ise tam tersine tarihîdir" diye yazdı. Tespitin güzelliğine bak!

 

Peki bizim "Batı ağızlı" tayfa ne dedi: "İsrail, Türkiye sınırına geldi."

 

Bakış açısı "Türk gibi" olmayınca fikir de "Türk gibi" çıkmıyor.

 

 

 

 

Yok mu Suriyeli bir gazeteci?

 

 

Suriye'deki gelişmeleri, en iyi aktaran gazete olduk. Refiklerimize fark attık. Sıcak bölgeyi adım adım gezen muhabirimiz Yılmaz Bilgen, çarpıcı fotoğraf ve bilgiler aktardı. Esad'ın nasıl düştüğünü birincil kaynaklardan deşifre etti. Ne var ki Suriye'de operasyonun geldiğini haftalar önce duyurduk diye kulp takanlar, çamur atanlar oldu. Elbette bunlara alışığız.

 

Halep'ten, Şam'dan başarılı yayınlar yapan başka meslektaşlarımız olduğu gibi işi şova dökenler de çıktı.

 

Merak ediyorum. Ortalık niye 'yurt haberleri muhabirleri'ne kaldı? 14 yılda okullarımızdan mezun olup muazzam Türkçe konuşan Suriyeli hiç mi gazeteci yetişmedi? Yok mu ana akım medyada Suriye'yi anlatacak bir Suriyeli yazar?

 

 

 

 

Saltanata bak!

 

 

Konya'nın bir yerel gazetesinde şöyle bir manşet gördüm: Ahmet Özhan 44. defa geliyor.

 

Malûm, bu hafta Şeb-i Arus törenleri var. Mevlânâ hazretlerinin vuslat yıl dönümü törenleri yapılacak.

 

Mübareği; semahla, sazla, şarkıyla yâd etmenin garipliğini bir kenara bırakıyor ve şunu söyleyip çekiliyorum: Suriye'de Esad yıkıldı, Konya'da Ahmet Özhan saltanatı yıkılamadı!

 

 

 

Fatih Selek'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.