Saraçhane: 27 yıl sonra iki fotoğraf

A -
A +

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan böylesi bir mart günü "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan mahkemeye çıkarıldı. Yargılaması üç haftada bitti. 21 Nisan 1998 günü dört ay hapis cezasına çarptırıldı. Saraçhane'deki belediye binasında basın toplantısı düzenledi. Sonra kendisini bekleyen kalabalığa balkondan seslendi. "Bu şarkı burada bitmez" dedi. Hainlik yapmadığını, yüz kızartıcı suç işlemediğini, hırsızlık yapmadığını, sadece fikirlerini açıkladığını söyledi. Açık yargı darbesine muhatap olurken bile hukuka saygılı olduğunu ifade etti. Sevenlerine "Demokratik mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Provokasyona gelmeyin" uyarısında bulundu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de balkona çıkarak kendisine destek verdi.

Eylül ayında Yargıtay dört ay hapis cezasını onadı. Erdoğan partisinin lideri Recai Kutan ile bir basın toplantısı düzenledi. On binler yine Saraçhane'de toplandı. Erdoğan "Bu karar demokrasi tarihinde yeni bir milattır" dedi.

Muktedir basının "4 bin kişilerdi" diye küçümsediği, Beyazıt'tan Fatih Camii'ne uzanan kalabalık "Seninleyiz Tayyip Başkan" diye seslendi.

Cumhuriyet gazetesi "Fazilet Partililer hınçlarını gazetecilerden çıkardı. Basına saldırdılar" diye üste çıkan bir manşet attı. Başka tutunacakları bir şey yoktu. Haberde sadece çarşaflı kadınlar vardı. O "fotoğraf" hak talebi değil bir gövde gösterisi olarak yansıtıldı. Gerisi malum...

Aradan 27 yıl geçti. O gün Saraçhane'de Erdoğan için toplananların yerini bu sefer Ekrem İmamoğlu taraftarları doldurdu.

O dönem Hürriyet'te "muhtar bile olamaz" haberlerini yaptıran Ertuğrul Özkök, geçen gün Erdoğan'ın o dönemki demeçlerinin bugün İmamoğlu'nun söylemleriyle aynı olduğunu yazdı. Erdoğan'ın kendisine yapılanı İmamoğlu'na reva gördüğünü ima etti. Oysa sözler, talepler, mekân aynı olsa da olay farklı. Aktörlerin yer değiştirdiği iddiası doğru değil.

Erdoğan gerçekten mağdurdu. Kitlesi mazlumdu. Birkaç gazete ve televizyon dışında medyası yoktu. Çalışıyordu. İstanbul'un çehresini değiştirmişti. Büyük hırsları yoktu. Yolsuzlukla suçlanmıyordu. Şiir okudu diye hapis mi verilir, verildi. Algı değil hakikatti. Provokasyona izin vermedi, kitleleri çalıştırmadı aksine sakinleştirdi. Refah Partisi ve Fazilet Partisi kapatılırken de aynı sükûnet çağrıları yapıldı. İrtica bahanesiyle kendi partisi de kapatılmak istendi, hukuk önünde mücadele etti. Sonuç: 23 yıldır iktidarda. 

Ekrem Bey’in hakkındaki iddialar ise korkunç. Yolsuzluk, rüşvet, tehdit... Ne ararsan var. Bir belediye başkanıyla yan yana getirilmemesi gereken yığınla suçlama mevcut. Kitlesi hırslı, saldırgan ve mağrur. Yığınla paralı gazetecileri ve sanatçıları var. Sosyal medya gücü malum. Hukuka saygılıyım aklanacağım demiyor, savcıları suçluyor, hakaret ediyor. İmamoğlu, belediye kaynaklarını şahsi zenginleşmeye, partisini dizayn etmeye, kariyer hedefine kaynak üretmeye harcamasa, yolsuzluklarla anılmasa, algı değil icraat yapsa, çalışsa, çabalasa rüştünü ispat etse kim durdurabilir, engel olabilirdi, önünü kesebilirdi ki... Erdoğan düşmanlığı ve seçmen inadı dışında elinde hiçbir argüman yok. 

1998 SARAÇHANE
1998 SARAÇHANE


CHP'nin geçmişini biliriz


Belediyelerinde ayyuka çıkan yolsuzlukların hesabını veremeyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, suçluluk psikolojisinin verdiği hissiyattan olsa gerek basına saldırıyor. Meydanlarda boykot listeleri açıklayıp iktidara yakın medya ve bağlı şirketlerini hedef alıyor. Bununla da kalmıyor; bahaneyle etçiyi, kahveciyi, kilimciyi, mobilyacıyı hedef tahtasına koyuyor. Ezkaza iktidara gelse neler yapacağına dair ipuçları veriyor.

Öte yandan kendi yandaş medyasına "Canımın içi Halk TV. Gözümüz kulağımız Sözcü TV. Kahraman, korkusuz Tele 1" diyerek övgüler yağdırıyor.

Özel'in imza attığı provokasyon tehlikeli bir hâl aldı. Maltepe'de militan CHP'liler, boykot listesindeki kahvecinin camını çerçevesini indirdi. 

Esasında bu hâl, biraz CHP tarihini bilenler için hiç şaşırtıcı değil.

6-7 Eylül 1955 olaylarında azınlıkların dükkânlarını yağmalayan organizatörlerinden biri Cumhuriyet gazetesi yazarı CHP'li Orhan Birgit idi. Birgit'in adı, Tan Matbaası baskın ve yağmasında da geçmişti. Gelin görün ki kendileri peydahladıkları 6-7 Eylül olaylarından Adnan Menderes'i suçladılar, hadiseyi darbe davalarından biri yaptılar. 28 Şubat döneminde muhafazakârların şirketlerini batırıp bitirmek için hangi nefret tohumlarını saçtıklarını cümle âlem biliyor. 

Son olaylarda net şekilde gördük ki; CHP milim değişmemiş. Seçim döneminde sunulan helalleşme, normalleşme söylemleri kandırmaca.

Saraçhane: 27 yıl sonra iki fotoğraf
2025 SARAÇHANE


CHP çelişkisi 


Hem iktidara yakın medyayı 'etkisiz' diye beğenmiyor, hafife alıyor, kulp takıyorlar. Hem de bizi vermiyorlar diye tehdit ediyor boykot çağrısı yapıyorlar. Bu ne çelişki?


Fatih Selek'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.