Eli öpülesi o doktorlar nerede?

A -
A +

Feridun Ağabey, bir kısım doktorların durumu gündemden hiç düşmüyor. Buradan sizin aracılığınızla seslenmek istiyorum. Bir vatandaş olarak benim duyduğum kaygıyı kim dikkate alacak? Yaşadıklarım ve hissettiklerimi kendi adıma dile getirmek işitiyorum:

Alo 184 SABİM (Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi) artık hasta şikâyetlerini dikkate almıyor. Sayısız şikâyet var. Yetişemiyorlar. Her şeye rağmen kendini bu mesleğe ve sağlık adına ülkesine milletine adayan saygıdeğer bütün doktorlara ve sağlık çalışanlarına saygılarımızı sunuyorum. Ama bir kısım doktor ve sağlık çalışanı hakkında da bazı gerçeklerin bilinmesini istiyorum. Örneğin rahatsızlıklarına çözüm aramak için gelen hastaya potansiyel suçlu gibi bakan hekimler yok mu? Özel hastanede harıl harıl çalışan doktorlara rağmen devlet hastanelerinde zırt pırt grev yapan, işi bırakmak için bahaneler üreten, âdeta devlete isyan eden doktorları mı savunacağız? Muayene için gelen hastayı şiddete yöneltecek tavırlar, sözler sarf ederek "beyaz kod"u kullanmak için bahaneler arayan doktorlardan ve sağlık çalışanlarından haberi olan var mı? Bunlar arasında kimilerinin vatandaşa nasıl davrandığını, devlet hastanelerinde gelip gözlemleyen var mı?

İnanın ben şahsen doktora gitmeye korkar oldum. Başıma bir musibet, bir bela gelirse diye günlerce randevu almamın imkânı olmadığını da bilerek MHRS’ye girmeye tedirgin oluyorum. Ben bir vatandaş olarak doktorları 60 küsur yıldır tanıyorum. Bazı saygıdeğer hekimlerimiz müstesna olmak üzere inanın eski doktorlar yok. Kopyala yapıştır, boykot grev ile uzaktan girilen sınavlarla, paralı okullardan para hatırına mezun doktorlarla hastaneleri dolduran sistem bizlere bugünleri yaşattı. Bizler eskiden doktora giderdik. Test mest yoktu. Derdimize çözüm bulunurdu. O eli öpülesi doktorlar nerede? İnanın doktor gibi doktorlara giderdik. Kavga mavga, şiddet middet de olmazdı. Onların bugünkü gibi doktorların önüne serilmiş imkânlar da yoktu. Çoğunun altında lüks arabalar, yaşadıkları villalar, yatlar da yoktu. Onlar da toplu taşıma ile hastanelere, dispanserlere, sağlık ocaklarına giderdi. Belki saatlerce yürüyerek… Hiçbiri devleti tehdit etmedikleri gibi isyan da etmezlerdi. Ama doktor idiler.

Şimdi, üç dakika sürmeyen ön görüşme, 40-50 güne alınan röntgen, tomografi, MR, efor, ameliyat günü randevuları, iki üç gün sonra çıkacak tahlil sonuçları ve ardından tekrar randevu alabilmek için geçirilen zamanda hasta “ölmezsek gelir” durumuna düşmüş. Bu sistemden haberiniz var mı?

14 Mart Tıp Bayramını bu niyetteki kimseler hak etmiyor. Zaten onlar zırt pırt grev yapıyor. MHRS randevum olduğu hâlde grev yaptıkları için kapılar duvar oluyor. Eğer bu ülkede doktora şiddet varsa hastaya da şiddet var. Mobbing var. Tehdit var. Tahrik var. Hastaneye gitmeye korkuyorum. Alınan kararlarda hayatın gerçeklerinin de göz önüne alınmasını diliyorum. Onların kaygılarını gidermek için çaba harcandığı gibi vatandaşın da kaygılarını giderin. Bu zihniyetteki bir kısım doktorlara vatandaşın insan olduğunu, çare aramak için kapılarına geldiklerini söyleyin. Mezun olduklarında ettikleri yemine sadık kalmaları gerektiğini hatırlatın. Evet zorlu bir eğitim sonrası o masaya oturduklarını herkesin bildiğini ama bu kazanımları gelen hastaya tepeden bakmak, onu yük olarak görmek için kullanmamak gerektiğini de onlara hatırlatın. Hastaneye gittiğimde başıma bir bela gelir diye gitmeye duyduğum korkuyu duymamamız için biz vatandaşa da yardımcı olun. Saygılarımla...

             Erol Kara

 

 

Küresel ısınma yalanı!

 

Küresel ısınma ve hava kirliliği vs. hakkında biraz ahkâm keseyim!.. Isınmada bireysel anlamda sobaların şu an için geri dönmesi beklenemez. Ancak kömür merkezî ısıtmada, termik santrallerde ve sanayide enerji olarak kullanılmaya devam edecek. Son yıllarda geliştirilen yakma üniteleri sayesinde kömür sıfıra yakın bir emisyonla yakılabiliyor. Yani korkacak bir şey yok. Bir de küresel ısınma diye bir şey yok. Dünyada periyotlar var, ısınan dünya periyodu ve soğuyan dünya periyodu. Bir periyotta buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, hava sıcaklığı ortalaması da biraz yükseliyor. Bir sonraki periyotta buzulların donması çoğalıyor, deniz seviyesi alçalıyor, hava sıcaklığı ortalaması azalıyor. İşte bu kadar…

Şu anda soğuk periyoda giriyoruz. Son günlerdeki soğuk ve karlı havalar bu tezi kanıtlamıyor mu? Atmosferde de kirlilik yok. Atmosferde ilk çağlardaki karbondioksit gibi zararlı gaz miktarı neyse şu anda da aynı seviyededir. Evren devasa büyüklükte ve bu sera gazları devede kulak bile değil. Sera gazlarının da deldiği bir şey yok. KYOTO Protokolü de kocaman bir palavra.

Doğalgaz tröstlerinin kazandıkları paranın bir kısmını saçarak dünyaya empoze etmesi, yani uyduruk bir şey. Tek suçlu hiçbir zaman fosil yakıtlar değildir. Bir de son Rusya, Ukrayna savaşı kömürü tekrar gündeme almıştır. Karbon ayak izinin takibi, Yeşil Mutabakat, Paris Anlaşması vs. de rafa kaldırılıyor. Kömür kullanımından dönme işi ileri yıllara öteleniyor. Yazacak çok şey var ama… Şimdilik bu kadar yeter diyor ve bitiriyorum. Kalın sağlıcakla. Güzellikler diliyorum…

          Hüseyin Akarçeşme

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.