İnanmayan saysın… Bu, 360. hükümetmiş

A -
A +

Okuyucularımız enteresan araştırmalar yapıyor. Doğrusu bunca vakit ayırıp bu tür bir kronoloji çalışması yapmak hayli emek gerektirir. Bize sadece sonuçlarını gönderen okuyucumuz diyor ki: “Feridun Ağabey, uygun görürseniz bu yazımın sütununuzda yayınlanmasını istiyorum."

E, siz olsanız bu emeğe saygı duymaz mısınız dostlar?

“25 Kasım 2015 günlü Türkiye gazetesinde Rahim Er Ağabeyimizin köşesindeki yazıdan etkilenen amatör bir araştırmacı olarak ve rahmetli Yılmaz Öztuna'nın Büyük Türkiye Tarihi’nden de faydalanarak sayılarla Devlet ve Hükümet Başkanları ile Hükümetlerin yeni sıralarını tespit ettim. İddialı değilim, kusurum olursa herkesten özür dilerim.

Devlet başkanlarımız:  1071'de kurduğumuz, Anadolu Selçuklu Devleti başlangıç alınarak, Türk Devletinin ilk başkanı 1. Süleyman Şah'tan Osmanlı Devleti'nin son hükümdarı 6. Mehmet Vahdettin’e kadar 55; Cumhuriyet döneminde Gazi Mustafa Kemal’den, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a kadar 12 Cumhurbaşkanı olmak üzere 67 devlet başkanımız olmuştur.

Sadrazam ve Başbakanlarımız ise: Osmanlı İmparatorluğunda 217, Millî Mücadele zamanında 4, Cumhuriyet döneminde ise Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na kadar 26 olmak üzere toplam 247’dir. Kurulan hükümet sayısı ise: Osmanlı İmparatorluğu zamanında 217, sadrazamlarca kurulan 292, Millî Mücadele döneminde 4, Cumhuriyet döneminde 64 olmak üzere toplam 360 hükümet kurulmuştur. Devlette devamlılığı esas aldığımızda şu andaki hükümetimiz 360. Hükümet olmaktadır.”
         
Şahin Galip Durum/İzmir


Bayırbucak Yanıyor...

Bu köşede şiir yayınlanmıyor. Ancak söz konusu bir üniversiteli gencimizin duygularını şiirsel ifadesi ise işlediği konunun hassasiyeti de eklenince, bu gencin feryadını; noktasına virgülüne dokunmadan, birlikte işitmeye ne dersiniz?

Hava puslu; Türkmen düşünceli.
Keskin gözleri Anadolu diyarında, belli…
Belli ki, bir Oğuz selamı bekler.
Sonra kuvvet bulur; der: Allahü Ekber!
Aç olmaz; susuz olmaz…
Olsa da hissettirmez!
“Dönme” değil ki Türkmen’im!
Kendini kâfire sevdirmez!
Bir gardaş sesi duysa, yeter…
Azeri’m! Ayrılık ölümden beter!
Bilir misin Oğuz’um, Kırgız’ım!
Bilir misin Özbek’im, Azeri’m!
Bayırbucak yanıyor kardeşlerim!..
Yaralar kanıyor kardeşlerim!..
Derde merhem arar bu dava…
Kâfir çıkmış Türkmen avına!
Herkes ayrılmış kendi safına!
Kazak’ım Bayırbucak’ta Astana!
Merhem ol yiğit gardaşına!
Keskin gözlerde kor ateş…
Üflemekle sönmez bu ateş!
Bir şeyler yap Kırgız kardeş!
Manas gibi destan ol!
Bayırbucak yanıyor Özbek kardeş!
Taşkent gibi kavi ol…
Sen de mazlumum deme Uygur’um.
Ağla, çırpın; bir şey yap Deli Dumrul, Sungurum!
Mazlum mazlumu anlar Uygur’um!
Titre; kendine dön, Deli Dumrul Sungurum!
Her yer felaket, ortalık kan.
Turani yiğitler durmaz; davaya devam…
Berktaş haykırır; susmaz; söyler!
Türkmen Dağı da vatan... Türkmen Dağı da vatan…

                      Cemal Berktaş-İhlas Vakfı Özel Bahçelievler Yurdu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü 1. sınıf öğrencisi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.