Çocuklara ödev veren öğretmenlere mesaj

Sesli Dinle
A -
A +

“Bir öğrenci velisi olarak sizin aracılığınızla değerli öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bizler anne baba olarak çocuğumuzun iyi yetişmesi için okula sizlere gönderiyoruz. Onların okuyabilmesi için de var gücümüzle çalışıyor çabalıyoruz. Ne var ki akşam çocuk eve geldiğinde bir yığın ödev ile geliyor. Her bir öğretmen kendi dersiyle ilgili ödev veriyor. Bu ödevi verirken 'ben ödev veriyorum ama diğer öğretmenler de veriyor' diye düşünmüyor. Bu çocuk akşama birçok öğretmenin verdiği 'bir ödev' ile geliyor. Herkes bir ödev verdiğini düşünüyor ama birçok ödev ile bu çocuklara ya ödev yapmaktan gına geliyor ödevlerini savsaklamaya başlıyorlar. Ya da çok sorumluluk alan öğrenciler ödev yapa yapa hayattan kopup dersten başka bir şeyle alakası olmayan çocuk oluyorlar. Bu arada çocuğum ödevlerle başa çıkabilsin diye biz veliler de onların ödevlerine yardımcı oluyoruz. Ne yardımcı olması ödevleri biz yapmaya başlıyoruz. Ne oldu şimdi çocuk mu okudu, biz mi okuduk? Bilemiyorum bir öğrenci velisi olarak soruyorum: Çocukların yetiştirilmesi demek sadece okula gidip derste öğretmenlerini dinlemek sonra da eve gelip onların verdiği ödevleri yapmaktan ibaret midir? Bu çocuklar ne zaman vakit bulup da kitap okuyacak? Ne zaman vakit bulup da bir hobi sahibi olacak? Ne zaman vakit bulup da kendine gençliğinin verdiği duyguları yaşayacak? Bilmiyorum yanılıyor muyum? Bugünün ödev veren öğretmenleri dün de kendileri ödev yapmaktan bıkmış öğrenciler değiller miydi? Bunu kendilerine sormalarını istiyorum. Saygılarımla...”

 

     Gülşah Bade Nazlıoğlu

 

 

 

 

 

Binaların güçlendirilmesine karar verirken

 

 

 

Feridun Ağabey, asrın felaketi diye nitelendirilen 6 Şubat depremleri ile yüreklerimiz yandı… Acının tarifi yok… Allah bir daha göstermesin… Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimize başsağlığı diliyorum. Türkiye’nin devlet millet el ele seferber olduğu deprem, ardından bir sürü soruyu da beraberinde getirdi… Depreme dayanıklı olmayan binaların sebep ve sonuçları uzmanlarca irdelendi… Konu tekrar İstanbul'u bekleyen muhtemel bir depreme gelip dayandı… “İstanbul’daki kentsel dönüşümün tamamlanabilmesi için en az 25 yıl gerekir” deniliyordu. Her an deprem bekleyen bir kent için çok uzun bir süreydi… Öte yandan riskli binaların güçlendirilmesi gibi bir çözüm de gündeme geliyordu. Ancak bu konuda yer bilimcilerin, inşaat mühendislerinin, mimarların vb. konunun uzmanlarının dikkat çektiği iki husus var…

 

Birincisi evet güçlendirme binalarda istenilen sonucu %70 sağlıyor ve bina önceki hâline göre %70 güçlendirilmiş oluyor. Ancak diyorlar ki: “Güçlendirme için gereken masraf, söz konusu binanın toplam maliyetinin %40’ını geçecek ise o binanın güçlendirme işine girilmez…"

 

Bir diğer konu da "Eğer güçlendirilmek istenen binanın zemin etüdü yapılıp da zemininde sıvılaşma söz konusu ise o zaman da o binanın güçlendirilmesi ile uğraşılmaz.” Demek ki güçlendirme söz konusu olduğunda önce bu şartların araştırılması ve sonra güçlendirilmeye karar verilip verilmemesi gerekiyor… Saygılarımla.

 

     Mehmet Çetindağ

 

 

Murç eğer betona kolayca giriyorsa

 

 

 

Feridun Ağabey, adını bile yazamayan, inşaatçılık biliminden habersiz, eğitimsiz, lüks arabalarla dolaşan tiplerin yaptığı evleri aldığımız için hepimiz suçluyuz. Sürekli olmasa da 1982 yılından beri inşaatlarda elektrik tesisatı işi yapıyorum. Bazı binalardaki beton kolon ve kirişlere kanal açıp boru döşemek çok kolay, bazılarında ise çok zordur.

 

Bir binanın depreme dayanıklılık seviyesini bir çekiç ve bir murç ile bile isteyen herkes belirleyebilir. Murç eğer betona kolayca giriyorsa oradan kaçın derim. 

 

Cehalet bizi hep felakete itiyor. 200'den fazla üniversitemiz var. Bu kurumlarda 175 bin civarı akademisyen görev yapıyor. 1950 yılından bu yana otomasyon, robotik, yazılım, kodlama, modern tıbbi cihazlar, dev iş makineleri, tohumculuk, inşaat vb. alanlarında müthiş buluşlar ortaya kondu. Ancak 70 yıllık teknik buluş sürecinde akademik çevrelerimizin katkısı sıfır seviyesindedir. 

 

Şu anda bilgisayarınızda kurulu olan 20-30 farklı yazılımın hiçbiri yerli değildir. İhraç ettiğimiz ürünlerin kilogram fiyatı 1,2 dolar düzeyini bir türlü aşamıyor. İleri ülkeler ise 4-5 dolar seviyesindeler. 

 

Depremlerde bizi binalar öldürüyor. Kalitesiz binaları onaylayan, onları gözünü ve aklını kapatıp satın alanlar olarak biz de yanlışın içindeyiz.

 

     Ali Özdemir

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.