Deprem bölgesinde, depremzede öğretmen annenin derdi

Sesli Dinle
A -
A +
Değerli okuyucularımızın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyoruz. Bayramların ülkemize milletimize ve devletimize hayırlara vesile olmasını dileyerek dert ve dileklerinizi paylaşıyoruz:
 
“Feridun Ağabey, ben iki çocuk sahibi, Hatay Kırıkhan’da çadırda yaşayan bir depremzede ve ücretli öğretmenim. Çocuklarımla birlikte bulunduğum çadırın önünde görselimi sizlerle paylaştım. Amacım dert ve dileğimizi sizin aracılığınızla değerli devlet büyüklerimize iletmek.
 
Feridun Ağabey, bizler kendimizi ispat etmek için değil, beğendirmek için değil bulunduğumuz görevi devletimiz milletimiz ve evlatlarımız için can u gönülden severek yerine getirmeye gayret ediyoruz. Çocuklarımızın en güzel şekilde eğitim almaları millî ve manevi değerlerimizle birlikte yetişmeleri için emek veriyoruz. Ancak statü gereği okullar kapandığında işimize son veriliyor... Ne sigorta primimiz ödeniyor ne maaşımız devam ediyor... Haziran’ın 16’sında okullar tatil oldu ve bayram öncesinde iki çocuğumla yine işsiz kaldım. Yedi senedir bu şekilde hayata tutunmaya çalışıyoruz. Okullar açıldığında sözleşmeli öğretmen olarak işe başlıyoruz, okullar kapandığında -ki tatiller filan da günümüzden düşülüyor- ödeneklerimiz, maaşlarımız kesiliyor. Sigorta ödemelerimiz duruyor. Biz kadrolu meslektaşlarımızın yaptıklarının aynını yapıyoruz en ufak bir lakayda tenezzül etmiyoruz...
 
Ümidimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Torba Yasa'da bir düzenleme yapılarak statü değişikliği getirileceği konusundaki talimatlarıdır” diyen değerli depremzede öğretmenimize ve onun şahsında fedakârca gayret gösteren bütün öğretmenlerimize teşekkür ediyoruz. Sizin şahsınızda bütün ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenlerimizin bir an önce özlük haklarının düzeltilmesini arzu ediyoruz. Bu bağlamda Çalışma Bakanlığının, yaklaşık 500 bin sözleşmeli personelin kadroya alınması düzenlemesinin kapsamı dışında kalan 140 bin çalışan ile ilgili yeni bir çalışma başlattığı, ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenlerin de içinde bulunduğu bu grubun özlük haklarının düzeltilmesi, yeni bir statü getirilmesi gibi konular üzerinde durulduğu bilgisi var. Dileğimiz bir an önce bu bilgilerin icraata dönüşmesi ve sizlerin öğrencilerinizi eğitmekten başka derdinizin kalmayacak olmasıdır. F.A.

Neler yaşatmışlardı neler yaşamıştık?

Feridun Ağabey, pandemi döneminde dünyayı saran bir korku dalgasıyla insanlara neler yaşatmışlardı biliyorsunuz... Ayakkabı timleri vardı. Kapı kapı dolaşıp ayakkabılardan evde misafir olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Sokakları yıkayan belediye personelleri vardı. Sokakları caddeleri yıkayıp asfalta yapışan grip virüsü olursa onları yok ediyorlardı. Kafelerin alışveriş merkezlerinin bankaların vb. önünde alnınıza tabanca tutar gibi tutup ateş ölçen personeller vardı. 40 derece ateşle çay, kahve, latte içmeye gelen olursa kapıdan içeri girmesine engel oluyorlardı. Ateşi olmayan da maskeyle içeri girebiliyordu. Tabii içeride maskelerini çıkarıp kahvelerini içebiliyorlardı...
 
Galiba bu sürede virüs söz veriyordu bulaşmama konusunda! Sosyal mesafe uyarısı yapan güvenlik görevlileri vardı, bu uğurda kendileri omuz omuza görev yapıyorlardı. Yasağa rağmen denize giren vatandaşı turistlerin arasından seçip çıkaran dikkatli mi dikkatli güvenlik görevlileri vardı. “Kardeşim onlar yabancı, sen vatandaşsın giremezsin” diyerek ceza yazıyorlardı. Vatandaşlar evlerde ekmek ve birkaç gıda malzemesi aldıktan sonra sokağa çıkma konusunda yasaklanıp evine hapsedilirken yabancılar sokaklarda serbest dolaşıyorlardı. Onlar “hayat eve sığar” öğretisinden habersizlerdi. Damacana şişesinden, portakaldan, dondan, atletten maskeler yapıldı. İki maske üzerine bir siper takanlar bile oldu. Tek başına arabasının içinde maske takanlar görüldü. Ne olur ne olmaz diyerek klima çıkışlarına maske takanlar oldu. Evlerine aldıkları gıdaları, paketleri yıkayıp dezenfekte edip balkonda kurutanlar vardı. Hastane önünde bankta oturan karı kocanın yanına gidip sosyal mesafenizi koruyun diye uyaran hastane görevlisine “evladım biz aynı yatakta yatıyoruz” deyince kanun böyle efendi diye cevap alarak iki farklı banka gitmek zorunda kalan karı kocalar oldu. Öte yandan maske ile denize giren ama evde ailesine bile yaklaşmayan, ayrı odalarda oturacak kadar canından korkanlar vardı...
 
Biz tüm bunları dile getirdiğimiz zaman bilim karşıtı, cahil, kendini bilmez, ukala ve sonunda suçlu ilan edildik. Ama yukarıdaki maddeleri normal bulan insanların şaşırtıcı itaatleri karşısında sesimiz fazla duyulmadı. Bu vesileyle dünyanın hiçbir yerinde verilen talimatlara sorgulamadan yargılamadan mantıksızlıkları hiç merak etmeden bu kadar itaat eden başka bir toplum görmediler...
 
Şimdi sırada iklim kapanmaları, yapay etler, cinsiyetsiz ve mülkiyetsiz toplum oluşturma aşamaları var. Olsun... Sen hiç merak etme...
 
“Kapan!” dediklerinde eve kapan “çıkabilirsin” dedikleri saatte çık... Göster kendini!”
     Serhat Arvas
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.