Fransa’dan Türkiye’ye gelen gelin anlatıyor

Sesli Dinle
A -
A +
Fransa’dan Türkiye’ye gelen gelin anlatıyor
Feridun Ağabey, okuyucularınızla, büyük bir derdimi paylaşmak isterim. Belki de aramızda benimle aynı duyguları paylaşanlar vardır. Ben bir sene önce, Fransa’dan, doğup büyümüş olduğum ülkeden Türkiye’ye gelin geldim. Artık burada yaşıyorum. Her iki ülkeyi de çok iyi tanıma fırsatı buldum. Zaten maddi imkânlarımız elverdikçe yazları Türkiye’ye seyahat ederdik, ama temelli taşınarak daha farklı tecrübeler sahibi oldum.
 
Gözlemlediklerimi size ve okuyucularınıza anlatmak isterim. Belki bazılarınız bana kızacaksınız, “neden her bir gurbetçi gibi bir kıyaslama içine giriyorsun?” diye ama gayriihtiyari kendime engel olamıyorum. Çünkü bir vatansever olarak memleketimde bazı şeylerin değişmesini istiyorum.
 
Fransa genel itibarıyla sokakları temiz ve tertipli bir ülkedir. Her yerde çöplerinizi atabileceğiniz kutular vardır. Ama en önemlisi, insanlar kurallara uyarlar ve sokaklarını temiz tutarlar. Evler çok tertipli bir şekilde inşa edilir ve yollar düzgündür. Elbette istisnai durumlar vardır, bunu inkâr edemeyiz ama büyük çoğunluk disiplinlidir.
 
Gelgelelim kendi memleketime... Daha önce ismini sadece duymakla kaldığım, ön yargıyla dolu olduğum bir şehre yani Hatay'a gelin geldim. İnanın “haritadan göster” deseniz nerede olduğunu bile bilemezdim. Şimdi ise her gün bu şehir ve kültürü hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
 
Bildiğiniz üzere Hatay, medeniyetler şehridir. Doğal güzellikleriyle hakikaten muhteşem ve karış karış keşfedilmesi gereken bir şehir. Burayı gerçekten çok seviyorum. Amanos Dağları eteklerinde bir sitede yaşıyorum. Size göndermiş olduğum resimde, bu yazıyı yazmamın asıl sebebini anlamış olmalısınız. Resimde gördüğünüz gibi yere atılmış plastik atıklar, teneke kutular, bira ve soda şişeleri vb. çöple dolu. Oysaki azıcık uzakta muhteşem bir manzara var. Çoğu Hatay yerlisinin dahi hayatında hiç duymadığı Cennet gibi bir yere gitmek nasip oldu. Eşimle birlikte Dörtyol ilçesinde bulunan “Geçilmez Kanyonu” diye âdeta doğa harikası bir yer keşfettik. Ben hayatımda bu kadar berrak suyu olan bir yer görmedim. Beyimle o mekâna âşık olduk. Amma ve lakin insanoğlu yine yapabileceği en büyük kötülüğü yapmış ve yapmaya devam ediyor, her gelen çöpünü bırakıp, oraları berbat edip dönüyor. Bu durumdan nefret ediyorum. Neden insanlar, az ötede çöp kutusu varken, çöplerini yere atmayı tercih ederler? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum!
 
Evlerimize baktığımızda, konforlu, tertemiz, tertipli, güzel eşyalar ve mobilyalarla dolu birer saray gibidir. Birçok Fransız’ın evine gitme fırsatım oldu. Çoğunun evi gayet mütevazıdır. Onlar kendi evlerine göstermedikleri özeni çevreye gösteriyorlar. Biz ise evlerimize gösterdiğimiz özeni çevremize göstermiyoruz neden? Nemelazımcılık bize yakışır mı?
 
Her şeyi eleştirmeyi çok iyi biliyoruz. Ama kendimize öz eleştiri yapılmasına hiç razı olmuyoruz.
 
Artık kendimize gelmeliyiz. Sözüm bu güzel gazetenin kıymetli okuyucuları için değildir, gazetemden kamuoyuna bilgi paylaşmak içindir. Maksadım bu köşeden derdimi paylaşmaktır.Bir gün, her şeyin düzeleceği ümidiyle hepinizi Allahü teâlâya emanet ediyorum.           
 

Rumuz: “Vatanperver”

Arçelik ve Beko’da sistem böyle olabilir mi?

 
Feridun Ağabey, ben Arçelik-Beko grubunu Türkiye’nin en eski ve en büyük sanayi kuruluşlarından biri bilirim. Yetkili Servisinde karşılaştığım yanlışları zaman ayırıp bildirme zahmetine katlanmamın sebebi hem bu ülkenin en köklü sanayi firmasının tedbir almasını sağlamak ve hem de başkalarının da benim karşılaştığım sıkıntıları yaşamaması içindir. Kullandığımız yazar kasa-POS cihazının zamanla silik yazmaya başlaması sebebiyle Beko müşteri hizmetlerini arayıp en yakın servis adresini istedim. 13 km uzaktaki servis adresini alınca telefonunu da sordum.
 
Maksadım önceden telefon edip servisin en kısa sürede yapıp verebileceği zamanı öğrenmekti. Yazar kasa-POS’un sadece bir tane olduğu küçük işletmelerde cihazın uzun süre yokluğu sıkıntıya ve gelir kaybına sebep olur. “Servisi direkt arasanız da telefon merkeze yönlendirildiği için yine buraya düşer” dediler.
 
Yani müşterinin telefonla iletişimine imkân verilmiyor.
 
Mecburen adrese randevusuz gittim ama korktuğum başıma geldi. Teknisyenin o gün cenazesi olduğu için ne sürede yapılacağını bilemeyeceklerini söylediler.
 
“İnsanlık hâli ölüm, hastalık herkes için olabilir ama telefonla ulaşamamak müşteriyi mağdur eder, nitekim ben telefon edebilseydim bugün değil başka bir zaman gelirdim” dedim.
 
Bu sıkıntıyı çok yaşadıklarını söylediklerinde “madem öyle neden yukarıya rapor etmediklerini” sorunca da, “bizi dinlemiyorlar ki” gibi çok ilginç bir cevap aldım. Oraya kadar gittiğim için mecburen cihazı teslim ettim. Bu vesileyle başka bir tuhaflıkla daha karşılaştım. Bir küçük not kâğıdına isim ve telefonumu yazıp üzerine bantladılar.
 
“Teslim alındığına dair bir matbu belge vermeyecek misiniz?” deyince de “hayır, sistem böyle” dediler. Mahalle içi birçok küçük esnaf bile tamire eşya aldığında teslim belgesi veriyor, koskoca Beko’nun bu usulüne hayret ettim.
 
Sanırım üst yönetimin bu uygulamalardan haberi yoktur. Çünkü kurumsallıkta hepimizin örnek gösterdiği saygın birer markadır. Dolayısıyla sizin aracılığınızla Arçelik ve Beko yetkililerine bu durumu iletmek istiyorum.       
 
Elvan Küçük
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.