“Feridun Ağabey merhaba, size %97 engelli bir vatandaş olarak derdimi yazıyorum... Engelliler olarak mağduru olduğumuz bir konu var. Ağabey biliyorsunuz İstanbulkart’ın ücretsiz kart başvurusu var engelliler için. Yine herkes biliyor bu ücretsiz kart başvuruları, tabii bazı kesimlere internet üzerinden online olarak yapılabiliyor Örnek olarak 65 yaş ve üzeri, anne kart, basın mensubu gibi. Ama bu online başvuru yapan bu kesimlerin içerisinde en mağduru olan biz engelli vatandaşlarız galiba... Niye? Çünkü engelli vatandaşların ücretsiz kart başvurusunu ya bizzat engellinin kendisi, eğer kendisi yapamazsa da engelliye bakan kişinin bizzat başvurmasıyla oluyor... Oysa biz engellilere online başvuru daha öncelikli olması gerekmez mi?..
Derdimizi dile getirmek istediğimiz bir diğer önemli konu da diğer online başvurularda başvuru sahibinden istenen bazı belgeler de online olarak sisteme yükleniyor ve sistem bunu kabul ediyor. Ama biz engelliler için bu belgelerin online sisteme yüklenmesine izin yok! Oysa biz de bu imkândan faydalanmak istiyoruz. Geçen gün benim adıma ağabeyim benim kimliğim ve resmî belgelerim ile gitti kart başvurusu için. Ama kural gereği annemin gitmesi gerekiyormuş. Annem yaşı gereği bu tür evrak takibi yapabilecek durumda değil. Ama kural bu diyerek öz ağabeyimin başvurusu kabul edilmemiş. Online olarak da başvuru yapamıyoruz. Ağabey, zaten bütün raporlarımız aslında e-Nabız ve e-Devlet sisteminde kayıtlı... Engelli kimlik kartımız mevcut... Dolayısıyla biz zaten engelliyiz. Asıl bizim belgelerimiz ve resmimizin sisteme online yüklenmesi gerekmez mi? Umarım Belediye yetkililerimiz biz engellilerin sesini duyar ve bu konuda bizlere de bu kolaylığı sağlar. Saygılarımla...
Rumuz: “Engelsiz Bir Dünya”
Neyse, biz kendi işimize bakalım...
Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka.", "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek.", "Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsulleri) sıkıp faydalanacak." (Yusuf Suresi 47, 48, 49. âyet-i kerîmeler)
2008-2015 arası Türkiye'ye âdeta gökten para yağarken birçokları bunu bitmeyecek zannetti. Kimi araba değiştirdi, kimi yazlık aldı, kimi eğlencede harcadı... Çoğu işine, markasına yatırım yapmadı. Şimdi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de zor günler yaşıyoruz. Birikimi, sermayesi olan sallansa da yıkılmıyor ama laf ebelerinin işi zor. Şimdi herkes işine iyi baksın.
Yönetimin değişmesi değil bakış açısının değişmesi ile işler yoluna girer. Sabah kalkınca yatağını düzeltmeyen adamlar dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Lafla peynir gemisi yürümüyor... Neyse, biz kendi işimize bakalım...
Nedim Yıldız
Arkadaşlarınızı sorgulamalısınız!
Ankara’dan yazan ve "gelecekle ilgili karamsarlıktan bir türlü kendimi kurtaramıyorum” diyen “Ümit” rumuzlu genç okuyucumuza, bazen hayatınızda bir şeylerin ters gittiği hissine kapılırsınız. İşte tam bu anda durup kendinizi dinlemelisiniz. Çevrenize değil evvela kendinize bakmalısınız. “Ben neyi değiştirmeliyim. Ben nerede değişmeliyim?” diye kendinize sorabilmelisiniz. Kendinize daima olumlu bir hedef belirlemelisiniz. Gelecekle ilgili asla karamsar düşüncelere yer vermemelisiniz... İnsan çoğu zamanını konuşarak düşünerek, iletişimde olarak geçirir. Hepimiz öyle yaşıyoruz. Ya insanları dinliyoruz ya biriyle konuşuyoruz veya sosyal medyada meşgul oluyoruz. Bazen televizyon izliyor bazen şimdi olduğu gibi gazete okuyoruz. Yani hayatımızın dününü bugününü ve yarınını hep farkında olsak da olmasak da düşünüyoruz. İşte bu süreçte düşünce dünyamıza aldıklarımız olumsuz ağırlıklı ise bizi olumsuzluğa sevk ediyor. Olumlu düşüncelerle sık karşılaşırsak olumlu olmaya başlıyoruz. Size önerimiz sizi karamsarlığa sevk eden sosyal medya hesabınızı, okuduklarınızı, gezdiklerinizi, konuştuklarınızı vs. çevrenizi sorgulamalısınız. Kendi geleceğinizi olumsuzluğa sevk eden hiçbir algıya veya motivasyona veya mobinge izin vermeyiniz. F.A.
