Kafede biz niye içeride oturmak zorundayız?

A -
A +
Merhaba, hatırlar mısınız, bir dönem “dumansız hava” sahası konusuna önem veriliyordu. Şimdilerde bu konuda pek kontrol yok gibi... Yazılarınızda veya sosyal medya paylaşımlarınızda belki bu konuya yer verirsiniz diye yazıyorum. Gördüğüm kadarıyla problemler şu şekildedir.
 
1) Kafelerin açık alanları sigara içenlerin istilası altında. Bu sıcakta sigara dumanı solumak istemiyorsanız içeride oturmak zorundasınız. Kafelerin açık alanlarında sigara içmeyenler için de bir kısım olması gerekmez mi?
 
2) Marmaray istasyonlarının açık ve kapalı alanlarında sigara içmek yasak. Aynı şeyin vapur iskelelerinde de geçerli olması gerekmez mi? Yine otobüs duraklarının belirli bir mesafesinde, örneğin 20 metre yakınında sigara içmek niçin yasak olmuyor ki?
 
3) Yeni Zelanda 2009 ve sonrası doğumlular için sigarayı yasakladı. Bizde o kadar olmasa da en azından sigara satış yaşı arttırılabilir. Şu anki 18 yaşın düşük olmasının yanında, daha küçük yaşta sigara içen çocukları görüyoruz. Bu konuda yasaklar çözüm değil gibi. Buna başka mantıklı ve uygulanabilir yöntemler niçin düşünülmez?
 
4) Eğer yasaklarla çözüm arıyorsak yere tükürene de izmarit atana da para cezası verilmeli. Ama yirmi milyonluk şehirde izmariti yere atanları takip etmek için beş milyon görevli gerekir... Demek ki uygulanabilir yöntem değil bunlar... Çünkü her sigara içen, sigarası nerede biterse orada direkt olarak yere atıyor. Bu nobranlığa, bu bencilliğe veya bu sorumsuzluğa bir çözüm bulunmalı... Teşekkürler.
     Mehmet Kaya

Nüfus artışındaki düşüklük ve ilgisizlik üzerine

“Feridun Ağabey, yapılan bir hesaplamaya göre 2002 yılında Türkiye'de doğurganlık hızı 1,62 olmuş. Doğan 1.035.795 bebeğin %51,4'ü erkek %48,6'sı kız çocuğu olmuş. Bebeklik döneminde erkek çocukları kız çocuklarından %1 oranında daha fazla ölürmüş. Galiba daha afacan, risk ve maceraya daha meyilli olduklarından çocukluklarında da daha kızlardan fazla ölürmüş. Ergenlik yaşına geldiklerinde ise durum dengelenmiş olurmuş. Acaba kimin ne doğurduğunu bilip bunların hesabını dengeleyip doğacak bebeklere bile denge veren kim? Bu güç bunu nereden biliyor, nasıl idare ediyor. Hayret ya Rabbi?
 
Gelelim asıl konuya:
 
Anne baba vefat ettiğinde geride en az ortalama 2,1 çocuk bırakırsa nüfus korunabiliyormuş. Çünkü her insan çocuk yapmaz veya yapamaz: Eğer nüfus artış oranı ortalama, 2,1'in altına düşmüşse o toplum için tehlike çanları çalmaya başlıyormuş. Hem nüfus yaşlanır hem bakılacak insan sayısı artar hem de dolayısıyla ekonominin yükü artıp ekonomiyi işletecek insan gücü de yeterli olmazmış. Ülkemizin jeopolitik yapısı düşünülürse normalde bu artış düşüklüğünden yöneticilerimizin endişe duyması ve tedbir alması, muhalefetin de bu konuyu gündeme taşıması gerekmez mi?
     Ahmet H.Ç.

Bunlar insanı yoksullaştırıyormuş...

Feridun Ağabey, bir paylaşımda okumuştum. Çok önemsediğim bu paylaşımı sizin aracılığınızla okuyucularımızla paylaşmak istedim. Diyordu ki oradaki ses, insanı yoksullaştıracak birkaç sebep vardır. Bunlardan birisi sigara içmek. Sigara alışkanlığı insanın bütçesini gerçekten ciddi anlamda yıpratıyor. Bir diğeri pahalı kahve tüketmekmiş: Eskiden kahve dediğimizde bildiğimiz köpüklü kahve akla gelirdi. Şimdilerde onun adına Türk kahvesi diyorlar. Ama bunun dışında çeşitli türde değişik kahveler var ki gençlerin en büyük tercihi bu tür kahveler oluyor... Bir diğeri de her gün dışarıdan yemek yemek. Bu da yeni evliler için neredeyse hayat tarzı olmaya dönüştü... Siparişlerle gelen menüler ve sıcak sıcak siparişler insana ister istemez cazip geliyor... Öğleyin ne söyleyelim, akama ne söyleyelim, hatta gece yarıları ne söyleyelim muhabbetleri gırla gidiyor... Bu tür alışkanlık da insanı yoksullaştıran sebeplerden bir tanesiymiş... Ama artık kendi yemeğini kendi evinde yapıp oturup pişirdiği yemeğini yiyen insan sayısı her geçen gün azalıyor... Bir diğeri de markalı giysiler satın almakmış... Bu da enteresan sadece arkalı giysiler satın almakla kalmıyoruz modayı da takip edip eskimeyen kıyafetlerimizi modası eskidi diye giymeden yeniden yeni moda kıyafete yöneliyoruz...  Bir diğeri de kredi kartını ödememek... Hani bankalar kredi kartının asgarisini de belirtiyor ya... Onu ödediğiniz zaman sorun olmuyor... Siz öyle sanıyorsunuz ama aslında ödenmeyen kısmın bir sonraki aya ayrıca sizden faizi isteniyor...
Bu yorumu sizlerle paylaşayım dedim. Selamlar.
     Asım Özkan
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.