Feridun Ağabey, ben Ankara’da 1987 Nisan ayı itibarı ile vergi mükellefi olmuş bir kişiyim. İşletmemiz Ltd. Şti. Vergilerimizi uzun yıllar internet üzerinden yatırıyorduk. Bu yıl emlak ve tabela vergilerinde internet üzerinden ödemede sorun yaşadık. “Bilgiler güncel değil” diye işlem kabul edilmedi. Emlak ve tabela vergimizi internet üzerinden yatıramadık.
Bunun üzerine 02.08.2022 günü Ankara Büyükşehir Belediyesine bizzat gidip durumu anlatarak sebebini sordum. Tabela vergi beyannamesi vermem gerektiğini öğrendim. Ama biz zaten 1987 yılından beri mükellef olduğumuz için böyle bir beyannameye ne gerek var ki, dedim. Ama kurum bu yıl esnafa askerlik yaptırır gibi her yıl ocak ayında beyanname zorunluluğunun olduğunu bildirdi. Bununla da kalmayıp bu sene beyannameyi zamanında vermediğimiz için bir de bize 360 TL usulsüzlük cezası yazılacağını söylediler. Ama özrümüzü beyan eden bir dilekçe verirsek cezanın %50 düşürüleceğini bu fırsattan da faydalanmamızı da tavsiye ettiler...
Boynumuzu büküp hem ceza hem de yıllık tabela vergisini ödedim. Orada çalışan bayan memura da merak edip sordum: “Size itiraz edip kavga çıkaran oluyor mu?” Hem de çok sürekli olduğunu söyledi... Daha sonra iş yerime gelip konuyu esnaf komşularıma sorduğumda onların da böyle bir beyanname uygulamasına geçildiğinden haberleri olmadığını öğrendim. Herkes durumu oraya gidince öğreniyormuş. Oysa geçen seneye kadar hepsini internet üzerinden ödeyebiliyorduk ve ne kadar basit ne kadar eziyetsiz ne kadar kolay ödüyorduk...
Bir esnaf olarak bu uygulamanın gereksiz ve her sene istenmesinin esnafa ekstra bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Belediye Başkanlığımızın bu uygulamadan haberi var mı bilemiyorum. Bir bürokratik gerekçeyle mi ortaya çıktı? Haberi olursa Belediye Başkanlığı bu konuyu düzeltir mi? Bu sebeple sizin aracılığınızla Belediye Başkanlığımıza bu her yıl beyanname istenmesi uygulamasından vazgeçerek yine dijital ortamda ve internet üzerinden bildirim ve vergi tahsilatına geçilmesini saygıyla arz ediyorum. İletişim bilgimi size yazdım. Saygılarımla...
"İsimsiz"
İstanbul’da gecekondu yapmak...
Feridun Ağabey, İstanbul’da ev sahibi olmak her geçen gün zor olmaktan çıkıp hayal olmaya gidiyor… Devletin alacağı tedbirler inşallah fakir fukaranın ve evi olmayanların derdine bir nebze de olsa derman olur. Bizim gençlik yıllarımızı hatırlıyorum da büyükşehirlerdeki 1960’lı yıllarda yoğunluk kazanan gecekondulaşma hareketine köylülerimiz ve yakınlarımız ile birçok Çamoluk’lu aile de dâhil olmuştu. Büyüklerimiz o yıllarda gecekondunun duvarlarını briket ile örerdi. Kum çimento ve kömür tozu veya cüruf karışımı ile üretilen briketler kullanılıyordu. Üst üste dizerken aralara harç koymak yoktu. Çünkü askerler veya belediye ekipleri tarafından yıkılma durumunda o briketleri tekrar kullanabilme imkânı oluşturuyordunuz. İç ve dış sıvayı bile beklemeden evin içinde yaşamaya başlamalıydınız. Çoğu kimse iç sıva, dış sıva olmadan dıştan kireç ile badana yaparak eve eski yapılmış süsü verenler de oluyordu.
Adı üstünde gecekondu yapıyorsunuz. Bir an evvel bitirip içine girerseniz yıkılma riskini azaltıyordunuz. Ailece içine yerleştiğinizde paçayı kurtarırdınız. Bu gecekondu yapma girişimini ne kadar çok sayıda akraba ve yakınlarınızla yapmaya başlarsanız başarı yüzdeniz bir o kadar artıyordu. Çünkü bu işlerde de mafyamsı hareketler vardı. Ev yapmak için çevirdiğin arsaya, boş bıraktığın an bir başkaları konabiliyordu. Bu yüzden kalabalık şekilde bu işe girişmek önem kazanıyordu.
Köyümüzün insanlarından ‘Altı’ lakaplı Dursun D. vardı. Konuşma özürlü ama yiğit bir adamdı. Dervişane bir karaktere sahipti. Tam tabirle ‘ben köyümün delisiyim’ sözüne tıpatıp uyan bir adamdı. Dolundas köyünden veya Çevre köylerimizden kim gecekondu yapıyorsa hemen ona yardıma koşar, günlerce orayı bekleyip sahiplenirdi. Çok emek verdi köyümüzden gecekondu dikenlere. Allah gani gani rahmet eylesin. Ruhu şad olsun…
Hüseyin Akarçeşme-Kömürcü-İTO Meclis Üyesi
Çocuğumuza dershane beğendiremiyoruz!”
“Feridun Ağabey, bir anne olarak çocuğumuzu okutmakta zorlanıyoruz. Siz ekonomik olarak zannedebilirsiniz. Ekonomik olarak zaten zorlanıyoruz ama asıl zorlandığımız konu çocuğun dershanelere gitmek istememesi… Birine gönderiyoruz beğenmiyor, ötekine gönderelim diyoruz kabul etmiyor. Dershane beğendiremiyoruz. Ne yapacağız bilemedik?” diyen İstanbul’dan Kübra B. Hanımefendi, anlattıklarınızdan anlaşıldığına göre çocuğunuz dershaneleri beğenmiyor değil, dershanelere gittiğinde üzerine binecek sorumluluğun iki katına çıkacağını düşünüyor olabilir. Derslerinde başarısız ise bu başarısızlığını dershaneler ile aşamayacağını ve ailesine ekstra yük olacağını düşünmüş olabilir. Siz çocuğunuzla oturup derslerdeki başarısı ile ilgili rahat konuşabiliyor musunuz? Sadece siz mi konuşuyorsunuz? Babası da bu konuyla ilgili mi? Ona dersleriyle ilgili tepki vermeden sorunu çözmeye çözüm üretebileceğiniz konusunda güven verebiliyor musunuz? Önemli olan ana babaların çocuklarına kendileriyle rahatlıkla konuşabilecekleri güveni verebilmeleridir. Çocuk ana babadan bu anlamda çekinirse iletişim kopmuş demektir… Ana babaya saygı başka, ona güvenerek her durumunu paylaşabilecek güven duygusu başkadır. F.A.