Onlar da insan fakat çöp yerine bile konmuyorlar!

A -
A +

Feridun Ağabey, ben Türkiye’nin herhangi bir şehrinde, herhangi bir evde yaşayan, herhangi bir okula giden öylesine bir lise öğrencisiyim. Aylardır kimseye anlatamadığım bir derdim var, sizi yeni keşfettim ve bana vakit ayırırsanız bu derdimi sizinle paylaşmak istiyorum...

 

Size elimden geldiğince babamı anlatmaya çalışacağım ve bütün bunları babamın haberi olmadan yapacağım. Eğer onun için yazmış olduklarımı görürse öfkelenir mi, üzülür mü yahut çabaladığım için mutluluk mu duyar bilmiyorum. Çünkü ben artık babamın ne hissedeceğini tahmin edemiyorum.

 

Benim babam 18 yıldır özel sektörde, bir mağazaya bağlı olarak çalışıyor. Yasal anlamda sorun çıkmaması için mağazanın ismini vermeyeceğim fakat artık daha fazla da sessiz kalamayacağım. Babam gibi, belki de ondan daha beter olan insanlar olduğunu biliyorum. Ve buna dayanamıyorum. Babam gerek fiziksel gerek de psikolojik anlamda tanınacak hâlde değil. İşin psikolojik boyutunu belki anlatamam ancak fiziksel zararlardan söz edebileceğimi umuyorum. Babamın yüzünde anlam veremediğimiz yaralar çıkmaya başladı. Yüzü siyah lekelerden geçilmiyor. Ağzının içi yara dolu ve konuşurken bile canı yanıyor. Sıcak yemek yiyemiyor, baharat tüketemiyor. Kimi insanımız içtiği çorba tuzsuz diye karısına çıkışırken babam tatlandırılması için yemeğe konulan en ufak tuzu bile yiyemiyor. Çünkü canı yanıyor.

 

 

"EN İYİ MERHEM: HUZUR!"

 

 

Doktor, bütün bunların stresten yaşandığını, yaraların iyileşmesi için ilaçlar kullanması gerektiğini fakat en büyük merhemin huzur olduğunu söyledi. Ben bunları sorun etmiyorum. İnsanız, hepimiz bir şeylere üzülür, bazı olaylar için endişe duyarız.

 

Ben, benim kocaman babamı, çok sevdiği çayı bile içemeyecek hâle getirdiler ya, buna dayanamıyorum. Bir kız çocuğu olarak bu yaşımda babamı bulanık perdeden izliyorum, çoğu zaman izlemeye tahammül edemiyorum.

 

10. Sınıfa giden bir öğrenci olarak tek derdimin matematik problemleri olmasını isterdim fakat öyle değil. Matematiği çok seviyorum ve ona geleceğim olduğunu bilerek yaklaşıyorum. Kendi çapımda elde ettiğim gerek okul gerek şehir genelinde bazı ufak başarılarım var. Ben bu başarılarımla övünç duymak yerine, nasıl maddi olarak babamın omzundan yük kaldırabilirim, bunu düşünüyorum. Kendimi daha fazla geliştirmek istiyorum lakin bunu babam için istiyorum. Daha fazla üzülmesini, daha fazla yaralanmasını istemiyorum. Önümde örnek alabileceğim bir baba figürü olsun istiyorum, ona bakıp üzüntüden kafa çevirmek zorunda kaldığım değil...

 

 

MUTLU BİR AİLEYDİK...

 

 

Babam yıllarca çok az bir maaşla çalıştı. Buna rağmen gerçekleşmeyen bir isteğim olduğunu hatırlamıyorum. Biz kendi hâlimizde, öylece geçinip giden mutlu bir aileydik. Benim kardeşim doğuştan kalp hastası. Her yıl düzenli olarak gitmesi gereken kontroller ve günlük kullanması gereken ilaçlar var. Annem birkaç yıl önce kanseri atlattı ve bunun da getirdiği maddi ihtiyaçlarımız var. Bütün bunlardan sonra ben okula giden bir öğrenciyim ve ne kadar masrafsız olmak istesem de para harcanması gerekiyor. Babamın önce yemek gelirini kestiler. Daha sonra buna yol ve mesailer de dâhil oldu. Kendisi şu anda çalıştığı mağazada müdürlük yapıyor fakat yanındaki alt kademede olan bir elemanla aynı maaşı alıyor. Babam, zamanında “sırf biz daha iyi geçinelim” diye yemek yemiyor, oradan gelen geliri bize harcıyordu. Şimdiyse böyle bir imkânı yok çünkü elinden aldılar. Mesai ücretlerinin kesileceğini dahi önceden bilmiyordu babam, maaşı yattıktan sonra öğrendi. Bir masanın başına geçip kendi kalemleriyle insanların hayatını yazan bu adamlar, patronlar, gerek bile duymuyor haber vermeye. Babam ve onun gibiler de böyle insanların eline bakıyor. Otur dese oturuyor, kalk dese kalkıyorlar. Çünkü mecburlar...

 

 

BEN BUNA "İŞÇİ KATLİAMI" DİYORUM!

 

 

Evlerine gittiklerinde onları karşılayan aileleri için mecburlar. Ve bu bir katliam, başka bir şey değil. Çöp bile toplanıyor, şehrin dışına götürülüyor ve yakılarak yok ediliyor. Çöp yerine bile konulmayan bu insanlar iki kuruş para için çırpınıyor. Ben buna özel sektörde işçi katliamı diyorum ve artık bu eziyetin durması için başta bir çocuk, devamında genç bir vatandaş olarak isyan ediyorum. Bu insanların sesini duyun. Yalvarırım ki ağzındaki yaralar dolayısıyla sesini çıkaramayan babamın söylemek istediklerini de benim yazdıklarım aracılığıyla duyun. Ben liseye giden bir öğrenci olarak ses çıkarmaktan başka bir şey yapamam. Belki sesim bile çıkmaz, ancak yine de deniyorum, deneyeceğim. Babamın yemekleri tekrardan afiyetle yiyebilmesi için olabildiğince yüksek sesle bağıracağım.

 

Onların seslerini duyun. Onlar da insan fakat çöp yerine bile konmuyorlar.

 

Bir okyanusun ortasında çırpındıkça boğuluyorlar ve bu, işin yalnızca görünen tarafı. Bilmediğim, bilmediğimiz daha neler var. Lütfen bu katliama son verin. Bir masanın başında elinizde kalem tutanlardansanız, karşınızdakinin insan olduğunu unutmayın. Bir masanın arkasında, bir arabanın koltuğunda, bir binanın önünde dikilen ve değersizleştirilen insanlardansanız, lütfen siz de insan olduğunuzu unutmayın. Bu ülkenin size ve sizin büyüteceğiniz genç nesle ihtiyacı var.

 

     Rumuz: “Anonim”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.