Ormanlarımız yanıyor, koyun ve keçilerimiz otlatılamıyor!

Sesli Dinle
A -
A +
Feridun Ağabey, yaz geldiğinde yanmaya başlayan ormanlarımız ciğerlerimizi de yakıp kavuruyor... Bu konuyla ilgili geçen hafta gazetemizde bir haber okudum... İHA’dan O. Halil Özbek imzasıyla yayınlanmıştı haber. Türkiye Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Nihat Çelik, orman yangınlarının engellenmesi için uzun soluklu olan tavsiyelerde bulunuyordu. Koyun ve keçilerin orman yangınlarını önlemede bu kadar önemli olduğunu bu yazıyı okuyunca hayret ederek öğrendim...
 
Meğer koyun ve keçiler ormanların koruyucularıymış da haberimiz yok...
 
Hatta onlar gönüllü bahçıvanmış, gönüllü itfaiyeymiş ormanlarımız için...
 
Diyor ki Başkan: “Koyun âdeta çim biçme makinesi gibidir. Eğimli yerlerde patikalar açıp yamaçları teraslar. Bu da erozyona karşı fayda sağlar.
 
Otladıkları zaman bitkiler kurumaz ve bu da yangının yayılmasını engeller. Ayrıca başlarında çoban köpekleri olacağı için orman yangını çıkartmak için gelecek kundakçılara karşı da caydırıcı bir rol oynar.
 
İşin garibi bu sebeple Amerika ve Avrupa’da hayvanların ormanlık alanlarda otlatılmasını daha ucuz ve daha sürdürülebilir bir çözüm olarak görüyorlarmış. Bizde ise 2012 yılında yayınlanan bir yönetmelik ile hayvanların otlatılması serbest bırakılmış. Ama uygulamada hâlen mevzuata dayalı bazı sıkıntılar varmış. Acaba koyun ve keçilerimizin ormanlarda yayılıp otlanmasını kimi yem ithalatı yapan kimseler mi istemiyor? Bu mevzuatlarda sıkıntı niye devam ediyor? Amerika’da ve Avrupa’da olduğu gibi devlet böyle bir imkân sağlamış ise niçin engel olunuyor?”
     “Bir Okuyucu”

Sosyal medya dolandırıcıları!

Çoğu zaman size başımdan geçen olayları yazıyorum. Bir uzmanlık alanı olmayan normal vatandaş olduğum için bütün bunlar. Bu sefer size dolandırıcılıklardan bahsedeceğim. Hatta bir tane değil birkaç tane. İlkinden başlayalım. Instagramda takılırken bir bakmışsınız bir mesaj isteği. Açıyorsunuz yabancı isimli bir kadın size mesaj atmış yarım yamalak Türkçesiyle. Kendisini Amerikalı bir subay olarak tanıtıyor. Güya Amerika onları bir Afrika ülkesine görevlendirmiş. Oradaki hayatından memnun değilmiş. Orada eline bir miktar para geçmiş ve bu parayı size göndereceğini, ardından oradan kaçıp Türkiye'ye geleceğini söylüyor. Sana bir belge gönderiyor bu belgeyi doldurursan gönderebilirim diyor. Belgede adınızı soyadınızı adresinizi ve imzanızı istiyor... İşte iş burada başlıyor bu belgeyi doldurup gönderen insanlar üzerlerine dünya kadar borç görmemesi işten değil...
 
Bir diğer dolandırıcılık örneği yine Instagramda geziniyorsun yine bir mesaj isteği. Bu sefer Avrupa’da yaşayan bir gurbetçi olarak açılmış bir hesaptan geliyor mesaj. Güya orada bir Alman ile genç yaşta evlenmiş. Adam alkolik ve uyuşturucu müptelası çıkmış. Bu da adamdan boşanmış 3 tane çocuk ile ortada kalmış el memleketlerinde. Boşandığı adam da hiç rahat vermiyormuş. Hatta inandırıcı olsun diye sana çocukları ile çekilmiş fotoğraf bile atıyor. Senden tek istediği internet üzerinden kredi kartına benzer bir kartı alman. Sonrasını bilmiyorum çünkü kartı almadım...
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Hayretler içerisindeyim. Siz siz olun bu dolandırıcıların tuzağına düşmeyin!
     Abdullah Karakoç

Onlar satamıyor biz alamıyorsak...

Feridun Ağabey, Anadolu’dan İstanbul’a seyahat eden şehirler arası yolcu otobüslerinin mola verdiği yerlerden birinde geçen gün gördüm... Yolcuların neredeyse tamamına yakını ya bir bazlama bir çay alıp karnını doyuruyordu; 40 lira bazlama 15 lira çay toplamda 55 lira ediyor... Ya da bir tepsi içinde sadece çorba ile ekmek alarak masalara oturuyorlardı. Bir çorbanın fiyatı da 55 liraydı... Ama öte yandan yemek tezgâhında bulunan sekiz on çeşit yemeklere kimse dokunmuyordu. Çünkü fiyatlar yemeklerden daha sıcaktı!..
 
Diyorum ki, bunca yolcuya bu yemekleri bunca yüksek fiyattan satmak isteyip -kimsenin alacak gücü olmadığı için de satamayıp- bozulana kadar bekletip sonra da dökeceklerine bu yemekleri de makul (uygun) bir fiyata indirseler de gelen yolcular o yemeklerden de yeseler; onlar da yenilmeyen yemekleri dökmek zorunda kalmasa olmaz mı?..
 
Bir çağrım da; böyle normalin çok üzerinde satış yapan mağazaları, alışveriş marketlerini denetleyen kurum ve kuruluşlar böylesi yerleri de denetliyorlar mı? Çünkü bu yerler yolcunun tercih etme şansı olmadığı mecburen yarım saat için ihtiyaç molası için firmanın durduğu yerler... Burada bu kadar aşırı fiyatlar, alan alamıyor, satan satamıyorsa kimin ne işine yarıyor? Koskoca tesisler çay ve çorba ile mi dönüp duruyor? Saygılarımla...
     Mehmet Fatih Kumluk
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.