samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Sayın Candan Yüceer Başkanımızdan dileğimiz

A -
A +

Devletimizle ilgili beklentilerimiz olduğunda bu köşeden dile getirme imkânı buluyoruz. Sağ olun. Sağlık, Maliye, Adalet, Ekonomi derken her alanda isteklerimizi sıralıyoruz. Bu vesileyle daha asgari ücret açıklanmadan iki ay öncesinden cebimizden o zammı çeken Allah’tan korkmaz kuldan utanmazlar var! Bir koyup beş alan her kim varsa bunlar için devletimizden bir yaptırım bekliyoruz. Devlet her zaman 18 yaşındadır inancıyla bekliyoruz.

 

Aklıma gelmişken buradan bir de Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Candan Yüceer’den bir dileğimiz var. Kapaklı'dan Çerkezköy Hastanesi'ne giden birisini minibüsler köprünün başında bırakıyor. Hâlbuki hiçbir yere sapmadan direkt içeriye girse hepi topu 1 kilometre ya var ya yok aradaki mesafe. Hasta yolcuyu doğrudan hastane önünde bırakabilir. Oradan oraya yaşlılar ihtiyarlar hasta insan, genç bile olsa hasta hâlinde yürümek zorunda kalmamış olur. Ne olur ki ıhlaya tıslaya yürümek için çaba sarf etmeseler yağmurda kışta soğukta...

 

Bir de İstanbul'dan otobüsle geldiğin zaman Kapaklı'nın hiçbir yerinde bırakmıyor. Bir tek Kapaklı otogarda bırakıyor, bir de Çerkezköy Lemar'da bırakıyor. Kapaklı'da Yıldızkent'e de bıraksan kardeşim insanları, ne olur?

 

Otogardan bir taksi tutsan 300 liradan aşağı yazmıyor. Vatan Caddesi'ne veya herhangi bir yere yürümeye niyetlense, otogar ve civarı tenha bir yer. Gece vakti kadın kız, çoluk çocuk karanlıkta buralardan gelmek zorunda niçin kalsın? Zaten oradan 5 lira indirim olan hangi firma varsa onu tercih ediyor. 5 liranın 10 liranın artık hesabını yaparak gidip geliniyor. 3-4 nüfuslu bir aile, bir de yükleri varsa taksi tutup 300-400 lirayı nasıl versin? Hem niye versin? Yıldızkent'te bıraksın üst geçitte bıraksın caminin orada bıraksın ne olur; bir şey kaybetmez ki... Saygılarımı sunuyorum kolay gelsin.

 

     Ömer Murat Kapaklı-Tekirdağ

 

 

Bu şartlarda gençlerin evlenmesi de zor

 

 

Üç ay önce, Konya ve Bolu ilinde nişan, nikâh, kına, düğün için çeşitli mekânları kiralamak amacıyla epey yer dolaştım. İki ilde de inanılmaz, akıl dışı, vicdan dışı, hukuk dışı fiyatlarla karşılaştım!.. Biraz asitli içecek, biraz kuru pasta ikramı ihtiva eden ortamlar için sıradan yurttaşın alım gücünün 8-10 katı yüksek fiyatlar karşıma çıkarıldı. Gelinlik giysisi sektörünün ise neredeyse tamamen izan dışı olduğunu gözledim. Çok sıradan, çok vasat gelin elbiselerine bile 30-50 bin lira para istendi. Kadın kuaförleri de fırsat bu fırsat deyip 15-30 dakikalık üfürükten işlemler için bile 4-8 bin lira aldılar. Bu yüksek taleplerin hepsini “mecburen” ödedim ama hiçbiri içime sinmedi. Hakkının dışında alanlara da haram olsun. Öğretmenevi, Polisevi, Orduevi gibi yerleri kiralamak istediğimde görüştüğüm birkaç yerden “tadilattayız, doluyuz, uygun değiliz, veremeyiz” gibi olumsuz sözlerle karşılaştım. 1991 yılında evlendiğimde, Manisa ilinde, çok düşük olan öğretmenlik maaşımın yarısı ile iki mekânı tutup işimi görebilmiştim. Aradan geçen 35 yılın ardından dar gelirli insanların bir düğün salonu tutmak için bile 6-12 ay çalışıp hiçbir harcama yapmadan birikime yönelmesi şart olmuştur. Belediyelerin, valiliklerin bu vurgunları, soygunları önleyici tesisler açması veya var olanların denetlenmesi kontrollerinin yapılması mutlaka gereklidir. Bu şartlarda gençlerin evlenmesi de çok zordur.

 

     Ali Özdemir

 

 

“Allah Allah” nidasıyla ağa konağı basmak mı?!

 

 

Emekli bir asker olarak 1950’li yıllarda Kore savaşlarında çarpışan ordumuzla ilgili, çevrilen filmlerdeki hücum sahneleri hâlâ gözlerimin önündedir. Rejisör Rum Yorgo İliyadis ve o zamanki senarist, Müslüman bir Türk gibi yani olması gerektiği gibi hücum sahnesinde Mehmetçiği, düşman savunma mevzilerine “Allah Allah” nidaları ile hücuma kaldırıyordu. Televizyondan bir diziye rastgeldim. Bu dizide ağa üç tane hanımına eziyet etti diye 40-50 kadın, bir kadın avukatın teşvik ve yönlendirmesiyle ağanın konağını basıyorlar. Kapıyı koçbaşıyla kırmaya çalışarak, konağın avlusuna “Allah Allah” nidaları ile koşarak giriyorlardı. Efendim piyade sınıfının ST-10 Yanaşık Düzen Eğitimi talimnamesinde, Allah Allah nidaları için nasıl bir tanımlama yapar biliyor musunuz? “Savunmakta olan düşman mevzilerine yapılan bir taarruz harekâtında, piyadeler topçu ve havan atışlarının desteğinde taarruz çıkış hattı geçip kendi içinde de karşılıklı destek manevraları ile hücum mevziine kadar ilerleyip düşman savunma hattındaki mevzilere 30-40 metre mesafede süngü takıp el bombalarını düşman mevzilerine atarak “Hücuuum!” komutu ile “Allah Allah” nidalarıyla hücuma geçerler ve süngü süngüye yakın boğuşma başlar” der.

 

Osmanlı askeri de kılıcı çekip böyle hücuma geçerdi. Şimdi bu nidalar ne oldu da alay edercesine konak avlusunun kapısında söylenir oldu anlamak mümkün değil.

 

     Mustafa Beşdere-Emekli Tank Yarbay

 

 

 

Anlat Derdini Feridun Ağabey'ede önceki yazılar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.