Sosyal paylaşımsız bir hayat düşünebilir miyiz?

A -
A +
“Feridun Ağabey, konuştuğumuz dinlediğimiz uzmanlar hep aynı şeyi söylüyor. Sosyal mecralarda çocuklarınızın görsellerini sevdiklerinizin resimlerini paylaşmayın, sonra hiç ummadığınız bir zamanda sorun yaşayabilirsiniz, diyorlar. Artık sosyal medya bizim hayatımız oldu. Biz paylaşmasak bizim bir arkadaşımız bir yakınımız bizim de içinde olduğumuz bir görselini paylaşıyor. Bu konuda gerçekten bir sorun yaşayabilir miyiz?” diyen “Anne” rumuzlu okuyucumuz, bir kere şunu anlamalıyız ki o bize öğüt veren kimse de bu öğüdünü büyük bir ihtimalle sosyal medya üzerinden yapmaktadır. Ve büyük bir ihtimalle ne bileyim kendisinden memnun kaldı iseniz kendisini takip etmeyi unutmayın diyerek takipçi kasma derdindedir...
 
Bu konuda artık interneti çocukların kullanmasına yasak devri, kapatma devri, kısıtlama devri geçmiştir... Söz gelişi, “otomobile binme” yasağı getirseniz belki başarılı olursunuz da sosyal medyayı kullandırmama konusunda başarısız olursunuz. Eğer kullandırmamaya direniyorsanız da bilin ki çocuğunuzu asosyal olmaya zorluyorsunuz... Günümüzü günümüzün şartlarına göre değerlendirmezsek hata yaparız... Elektrik olan bir evde ısrarla gaz lambası yakma inadına benzer durumumuz... Günümüzde algılar ve olgular bile inanılmaz bir şekilde yer değiştirmiştir... Düne kadar insanlar yediğini içtiğini söylemek zorunda kalsa bile “ağzınıza layık” diyerek veya “affedersiniz” diyerek veya “bir çorba içmiştik” gibi basite indirgeyerek söylemek zorunda hissederdi. Ama bugün insanlar özellikle yediğini içtiğini ve yediği içtiği mekânı paylaşmak için o mekânlara gider duruma gelmiştir... Bunun için ne yenileri ayıplayabilirsiniz ne eskilerin yaptığını hor görebilirsiniz...
 
Sorunuzun cevabı da bu değişim ve dönüşüm çerçevesinde cevap bulmaktadır... Günümüzde artık paylaşım yapmamak gibi bir durum söz konusu değildir... Bu bazen kurumsal mecburiyet olarak da internet üzerinden görsel paylaşma seviyesine gelmiştir. İnsanların en mahrem bilgileri bile artık internet üzerindedir... Dolayısıyla internetsiz ve sosyal paylaşımsız bir hayat düşünemeyiz... Ama paylaşımlarımızda amacınız kendinizi bile isteye reklam etmek değilse gereksiz paylaşımların anlamsızlığından söz edebiliriz... Ve elbette ki kanunen rüştünü ispat etmemiş çocukların paylaşımlarını anası babası da olsanız, ağabey ablası da olsanız onun kişilik haklarına saygı duyup paylaşmamalısınız... Danıştığınız kimselerin tavsiyeleri de bu yönde olsa gerektir... F.A.

Obezite ile mücadele yasaklarla önlenir mi?

“Bütün insanlar doğru beslenme, alkol tütün ve uyuşturucudan uzak durarak biraz da hareket ederek çok sayıda sağlık probleminden korunur. Obezite ile mücadele yasaklarla önlenemez. Yasaklar, yasaklanan ürünü daha cazip çekici ve gizemli yapar. Okulda yasaklarsınız okuldan çıkınca satın alır yer. Beslenme alışkanlıklarını yasaklarla değiştirmek mümkün değildir. Doğru beslenme alışkanlıkları eğitimle kazandırılmalıdır. Alınan fazla şeker ve karbonhidrat vücutta yağ olarak depolanır. Yağ yağ olarak depolanmaz. Eğitimle doğru beslenme alışkanlığının kazandırıldığı bireyler yetiştirilmesi hedeflenmelidir. Spor yapma alışkanlıklarının topluma ve yeni yetişen nesillere kazandırılması koruyucu sağlık hizmetleri olarak tanımlanabilir. Türkiye'de düzenli spor yapanların oranı yüzde 10'u geçmiyor. Tütün, uyuşturucu, alkol, obezite ile mutlaka eğitimle mücadele etmemiz gerekli alanlardır. Alışkanlık oluşmuş bireylerle ilgili mücadelenin yanında söz konusu konular ile ilgili olarak ilköğretimden başlayarak orta öğretimde ve hatta üniversitelerde ders olarak okutulmalıdır. Alkol, tütün, uyuşturucu kullanmayan nesiller yetiştirilmesi hedeflenmelidir. Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda koordineli çalışarak projeler üretmelidir. Bu eğitimler ebeveynlerin çocuklarına davranışını da kapsamalıdır. Bütün insanlar doğru beslenme, alkol tütün ve uyuşturucudan uzak durarak biraz da hareket ederek çok sayıda sağlık probleminden korunur.
     Taylan Küçüker/Gözlükçü-Eczacı

Değirmenin suyunu merak edince...

“Eşi ve kendisi üniversitede akademisyen olan bir tanıdığım 8 milyon TL’ye aldığı lüks villada oturuyor ve üzerlerine kayıtlı 2 adet 2,5 milyon TL’lik SUV taşıta biniyorlar. Konutlarındaki, sadece akıllı ev yönetim elektronik sisteminin maliyeti 200 bin TL. Tüm eşyaları ithal ve en üst segmentten markalar söz konusu… Günümüzde bir akademisyen ortalama 25-40 bin TL arası aylık gelire sahip. Bu gerçekliğe göre üniversitede haftada sadece 15-20 saat, slayt okumadan ibaret ders veren bu akademisyenler nasıl oluyor da oluyor böyle şatafat içinde yaşayabiliyor?.. Bu ülkede halkın yüzde 60’lık dilimi asgari ücret düzeyinde gelirle yaşarken yüzde 10-20’lik dilim hiç vergi bile ödemeden yağ bal içinde yaşayabiliyor. 8 milyonluk villada yaşayan tanıdığım meskeni alırken tapuda bunu 2 milyon TL olarak beyan ettiklerini de büyük bir marifetmiş gibi söyledi… Tapu daireleri bu çirkinliklere neden göz yumar anlamış değilim…”
     Ali Özdemir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.