YKS ve şansını tekrar deneyenler...

Sesli Dinle
A -
A +

Feridun Ağabey merhaba, hepimizin de bildiği üzere geçtiğimiz günlerde, Yükseköğretim Kurumları Sınavı gerçekleştirildi. Sınava girenler arasında ben de vardım. Tabii ki yine geç kalanlar, kapıda kalıp geri dönmek zorunda kalanlar; sınavın zorluğundan, soruların 'kazık' oluşundan yakınanlar var. Ancak benim bahsedeceğim konu bambaşka bir alana dayanıyor. Üniversiteyi öyle ya da böyle bitirip ikinci hatta üçüncü kez üniversiteye gitmek isteyenlere şahit oldum. Ben de tabii ikinci üniversiteye gitmek için bu sınava girdim. Sınava tekrar girmek isteyen herkesin kendince bir gerekçesi vardır, tamam. Kimi kendini ilmî alanda daha fazla geliştirmek için, kimi ailesinden ve yaşadığı şehirden uzaklaşıp yeni bir hayat kurmak için, kimisi de (belki size ilginç gelecek ama) askerliğin tecilinden faydalanmak için ve aklımıza gelmeyecek kim bilir nice sebepler için tekrar tekrar sınava giriyor. Sebepler bu olsa da sonuçlar bambaşka, şimdi merakla bekliyoruz. YKS'de ipi kimler göğüsleyecek. Rabbim tüm sınavlarda öğrenci kardeşlerimize zihin açıklığı ve başarı nasip etsin. Selamlar ve sevgilerle...

 

     Orhan Can Aslan

 

 

 

 

 

Klakson...

 

 

 

Bunu yazan bir eğitimci olamaz. Yazıyı okulun duvarına asan kişilere de eyvahlar olsun. "Korna", "düdük" demek daha iyi olmaz mı? Bu bize ait olmayan dilden ne zaman kurtulacağız? Kuzey Kıbrıs halkı bile klakson demiyor, "boru çalmak" diyor. "Brança gidelim", "Çekin yapayım", "Yapıyor olacağım", "Confirme ettim", "Update ettim", "Meeting yapalım","Focuslanamıyoruz", "Aksiyon almalıyız", "Yapılabilitesi düşük"...

 

"Size dönüş sağlayacağım" tarzı uydurma, acul, berbat cümlelerle konuşan bir gençlik oluşturmak kimin işine yarıyor bilemiyorum ki? Gençler hadi neyse de kendini modern veya entelektüel göstermek isteyen kırk yaşın üstündeki bu tiplerden affedersiniz tiksinerek uzaklaşıyorum.

 

Yabancı dilde eğitimi(!) ilkokul düzeyine indiren eğitim mantığını da reddediyorum. Yabancı dilde eğitim olamaz. Yabancı dil eğitim olur. İnsanlar bilgileri en iyi ana dilinde kavrar. Yabancı dilde eğitimin gizli amacı beyin göçünü hızlandırmak, değerli insanların çalınmasını kolaylaştırmaktır. Saygılarımla...

 

     Ali Özdemir-Eğitimci

 

 

 

 

 

Hayret! Ya Rabbi!

 

 

 

“2002 yılında Türkiye'de doğurganlık hızı 1,62 oldu. Doğan 1.035.795 bebeğin %51,4'ü erkek %48,6'sı kız çocuğu oldu. Erkek çocukları bebekliklerinde %1 oranında kız çocuklarından daha fazla ölür. Daha afacan, risk ve maceraya meyilli olduklarından çocukluklarında da daha fazla ölürler. Ergenlik yaşına geldiklerinde durum dengelenmiş olur. Acaba kimin ne doğurduğunu bilip bunların hesabını tutup doğacak bebeklere bile denge veren kim? Bunu nereden biliyor, nasıl idare ediyor. Hayret ya Rabbi!..

 

Gelelim asıl konuya: Anne baba öldüğünde geride en az ortalama 2,1 çocuk bırakırsa ancak nüfus korunabilir. Çünkü her insan çocuk yapmaz veya yapamaz. Eğer ortalama, 2,1'in altına düşmüşse o toplum için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Hem nüfus yaşlanır ve bakılacak insan sayısı, dolayısı ile ekonominin yükü artar hem ekonomiyi işletecek insan gücü yeterli olmaz... Suriyelilere rağmen bu kadar düşük bir oran normalde yöneticileri çok endişelendirmelidir...

 

     Ahmet H. Çakıcı

 

 

 

 

 

Bu bir kültür meselesidir

 

 

 

“Bindiği araçta müziğin sesini sonuna kadar açarak cadde ve sokaklarda dolaşanlara bir hatırlatmada bulunur musunuz?” diyen İstanbul’dan Sezai Bülgen Beyefendi, sizin bu nazik isteğinize “muhtaç-ı himmet bir dede nerde kaldı gayrıya himmet ede” diye cevap vermek durumundayım. Yani eğer sözümüzün ulaşacağını bilsek çok önceden böyle bir mesaj vermeye çalışırdık. Lakin bu durum genel olarak gençliğin biraz efkâr dağıtma, biraz hava atma, biraz kendini ispat etme gibi duygularla yaptığı bir tavır. Elbette ki çevreye rahatsızlık vermemek için yapılmaması gereken, şehir kültürüne göre sevimli olmayan bir tarz... Hastası olan vardır, uykusu kaçan vardır, minik bebecikler vardır; bu seslerden rahatsız olan kimseler vardır. Ama kime nasıl anlatacaksınız? Bu bir kültür meselesidir... Nasıl eski İstanbul sokaklarında kimse kimseyi rahatsız etmemek üzere hayatını kurgulardı... Aradan geçen onlarca yılda bugün insanlık kimsenin rahatsız olup olmayacağı hesaba katılmayacak derecede bencilleşebildi ise tekrar o nezaket ve hassasiyete, kültürüne kavuşabilmek için de onlarca yıl kültür ve eğitim üzerine eğilmek gerekmez mi? Kim bilir birkaç nesil sonra yeniden o birbirine saygıda kusur etmeyen şehirliye yeniden yetiştiririz. F.A.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.