Bugün yazımı iki bölüme ayırdım. Dünya Futbol Şampiyonası ve yemek tarifi... Haydi, futbolu anladık ama yemek tarifi ne demek oluyor diyenler olacaktır. Okuduktan sonra hak vereceksiniz. Başa dönelim ve Almanya'ya doğru uzanalım. Geçtiğimiz gün yılların birikimi fotoğraf arşivimi alıp spor servisimize geldim. Müdürümüz Sadık Söztutan ve Engin Atay kardeşimle tarihi resimlere baktıkça, arada bir benim yüzüme de bakmayı ihmal etmediler. "Hiç değişmemişsin Bekir ağabey" diye de iltifat ettiler. Dünya futbol şampiyonaları, biz spor yazarlarının takip etmek ve görmek istedikleri en büyük tutkuyla arzudur... Ne mutlu ki 1966 İngiltere'deki final maçını (tartışmalı İngiliz golü, top çizgiyi geçti mi?) Wembley Stadı'nda izledim. 1974 Almanya Dünya Kupası maçlarını ve Münih'teki Almanya-Hollanda finali arşivlerimde... Aradan yıllar geçti, o günlerin yıldız futbolcuları ve teknik adamları ülkemde çalıştılar. Bugün bile, burada olanları var. Hele Jupp Derwal'i unutabilir miyiz... Ve benim unutamayacağım acı ama gerçek bir anı. "İspanya Dünya Kupası" Baştan sona kadar koşturarak haberler, röportajlar, resimler yollayarak o zamanki müdürüm NT'den iltifatlar alıyordum. Gijon-Bilbao-Madrid-Valladolid-Vigo-Oviedo arasında sanki mekik dokuyordum. En büyük gün geldi ve bana "Final maçını senin yerine rahmetli Metin Oktay izleyecek" dendi. Hiçbir itiraz hakkım yoktu. Üstüne üstlük maçın oynandığı saat uçaklarda boş yer olduğu için bendeniz Doğ Almanya'da (o zaman Almanya birleşmemişti) güreşlere yollandım... Evet, finali seyredemedim. Bu anımı ilk defa anlatıyorum. Ohhh rahatladım!.. Gelelim "Yemek Tarifi" meselemize... Televizyonlarda yemek tarifi yapan programlar sabah kuşaklarının vazgeçilmezi oldu. Yemek yapmak şarkı söylemeye, rol yapmaya benzemez. Ustalık ister, dikkat, temizlik ister. Uzun saçlarını savurarak uykudan yeni kalkmış "ünlü kişileri" yemek tarifinde kullanmak hiç de hoş olmuyor. Yılların aşçısı "Nazım Usta" yı gördüm ve sordum."Nasıl müsaade ediyorsunuz?" diye. "Bu yüzden programı bıraktım "dedi ve ekledi. " Aşçılık tecrübenin yanında hijyen ister. Milyonların gözünün içine baka baka saçımı başımı açamam. Kafamıza boş yere mi kep giyiyoruz..." Ve ekledi. "Tecrübesiz bir antrenöre büyük bir takımı teslim ederseniz ne olur?" Anladım Nazım Usta yeter...