Zaman ne çabuk geçiyor. Daha dün gibi, mürekkebi kurumayan satırlar... Yine nisan ayı ve yoğun faaliyet var yeşil alanlarda... Lale soğanları güneş ışınları altında tek tek patlıyor ve muhteşem görüntü başlıyor. Rengârenk laleler "burası benim vatanım" diyerek Hollanda'ya da göz kırpıyor. Ve "nereden çıktı bu laleler, yazık değil mi bu kadar masrafa" diyenler bugün tam aksine "ne güzel oldu, düşünenlerden Allah razı olsun" diyor. Biraz da gökteki lalelerden bahsedelim. Arşivler yalan söylemez. Tam bir yıl geriye dönelim ve kafamızı gökyüzüne çevirelim. Uçan laleleri görüyoruz. Ne kadar eleştirmişti bizim medyamız. Dünya şirketleri ile dişe diş mücadele eden ve yarışı her seferinde kazanan Türk Hava Yolları'nı... Dikkat ettim, geçtiğimiz hafta sonu bir satır da olumsuz yazın be kardeşim. Temel Kotil'i yere göğe sığdıramıyorsunuz. Arşivler yalan söylemez, biz bugünleri geçtiğimiz nisan ayında yani bir sene önce dile getirmiştik. Gelin ufak bir hesap yapalım. Bir senelik bilânçoya göz atalım. Akaryakıt fiyatlarının devamlı arttığını da hesaba katarsak bir önceki yıla nazaran %28 kâr ile 128 milyon dolar, herhalde küçümsenecek rakam değil. 2004 yılında 65 olan uçak sayısı bu yıl itibariyle 103 oldu. Uçuş noktaları artınca yolcu kapasitesi de artacağı hesabı yapılır. Herkesin gönlünde bir aslan yatar ya futbolla ilgilenenler mutlaka bir takımı tutarlar. Bu Fenerbahçe olur, Galatasaray olur, Beşiktaş veya herhangi bir takım olabilir. Tribünleri dolduran taraftarlar bir noktada birleşirler. Milli takımda... Bu kuruluşlar benim ülkemin adını taşıyor. Türk Hava Yolları, Türk Denizcilik Müsteşarlığı, Türkiye Kızılay ve birçok milli kuruluşum gibi. Bunlar, bugüne kadar neden çıtayı aşamadılar, kuruluşlarımızın başındaki insanlar kapalı kutuydu da bizler mi göremiyorduk. Candan Karlıtekin'i, Temel Kotil'i, Cemalettin Şevli'yi, Hızırreis Deniz'i dışarıdan mı ithal ettik? Hayır, onlar da bu vatanın evlatları... Bırakın bu işleri diyeceğim geliyor. Rotamızı bulduk ve tam gaz gidiyoruz. Lalelerimiz hem yerde hem gökyüzünde. Onlara gözümüz gibi bakmalıyız, derken küçücük bir serzenişte bulunmama müsaade buyurun: Pazar günü sahil yolunda, piknik yapmak için gelen insanların mutlu tablosunu bozan görüntü içler acısıydı. Arabalarını lalelerin üstüne park edenleri gördüm... Keşke görmeseydim...