İş dünyasının başarılarıyla yıldızlaşmış isimleri zaman zaman gençlerle bir araya gelir, tecrübelerini aktarır; neyi nasıl yapacağını anlatır... Adına mentörlük dediğimiz sistemle bazen bire bir "gönüllü" danışmanlık da verirler. Peki bu yıldız isimler hep başarılı mı olmuşlar? Hiç mi yanlışları yok?
Geldikleri, bulundukları yere bakınca her adımları başarı dolu görünüyor ama her şeyin iyi gitmesi hayatın akışına ters.
İşte buradan hareketle çok önemli bir buluşma gerçekleşti geçtiğimiz hafta. Davetini aldığımda büyük heyecan duyduğum buluşmanın adı; Başarısızlık Zirvesi 2024… Düzenleyen ise İstanbul Gençlik Platformu… Türkiye’nin ilk ve sayılı 18 yaş altı derneklerinden biri ve başkanı da Avukat Doğa Can Coşar… Cumhuriyetin ikinci yüzyılında hayal kurmaktan, başarısızlıktan korkmadan, ülke için değer üretmeye çalışan gençlere yol göstermek için yola çıkan Coşar’ın “başarısızlık, başarı yolculuğunun bir parçasıdır” sözünün altına imzamı atarak geçiyorum “başarısızlık” hikâyelerine…
"Ben de bir zamanlar başarısız oldum" diyen yıldız isimlerden biri, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan... Ülkemizin en büyük sanayicilerinin üye olduğu derneğin başkanlığını yapan Turan, ülkenin en büyük yalıtım firmalarından birinin kurucusu, yönetim kurulu başkanı... Bu işe başlayıp ayağı takıldığında çevresi ona hep "Doğru düzgün bir işe gir" demiş... Başarısızlık desteklenmez diye bakmışlar herhâlde… Fakat o inat etmiş, kendine inanmış ve direnmiş; sonunda ülkenin en büyüklerinden olmuş.
Dünyanın en büyük tüketim ürünleri şirketlerinden P&G'nin Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya operasyonunun başında olan Türk yönetici ve iş adamı Tankut Turnaoğlu... "Başarısızlık iyi yönetildiğinde başarıya giden yolda bir hediyedir" diyor... Tankut Bey, hayatındaki en büyük başarısızlığı, İpana'nın diş macunu pazarındaki yüzde 70'lik payı kaybetmesi olarak ifade ediyor. Ancak bu durum ona oyunu nasıl değiştireceğinin işaretlerini vermiş. Önce başarısızlığını itiraf etmiş, ardından öğrendiklerini kaydedip o kayıtla umudunu yeniden yeşertmiş.
Agah Uğur... Boğaziçi Ventures Yönetim Kurulu Başkanı. Öğrenim hayatında makine mühendisliğinden endüstri mühendisliğine geçişini 'hayatımın önemli bir dönüm noktası' diye tarif ediyor. Bir diğeri ise bir devlet bankasına 30 yaşındayken atanması olmuş. Burada 18 ay boyunca durmadan çalışmış ama hiçbir başarı elde edememiş. Bu dönemi "Boşa kürek çektim ve bu pozisyona kendi yanlış kararım nedeniyle girdim. Kendimi çok başarısız hissettim ama bu dönem aslında hayatımın en işe yarar bilgilerini öğrendiğim dönemdi" diye anlatıyor.
Son dönemde şirketler 'kalifiye' çalışanın kıymetini bilmeye başladı. Mutlu çalışanın verimli çalışan olduğunun bilincinde olan yönetici sayısı artıyor. Onlardan biri de LCW e-Ticaret Genel Müdürü Ömer Barbaros. Başarısızlık Zirvesi'nde tecrübelerini anlatan Barbaros "Benim için asıl başarı, insanların hayatını iyileştirebilmek" diyor. Ömer Bey, elindekini kaybetmekten korktuğu için girişimciliğe adım atmamış ama bulunduğu iş kolunda hedefini “insanları mutlu etmek” olarak kurgulamış. "İnsanlar evine mutsuz gidiyorsa, ben başarısızım demektir" diyecek kadar da iddialı.
Bir başarısızlık hikâyesi de Paris Olimpiyatları gümüş madalya sahibi boksörümüz Hatice Akbaş'tan... Sakatlandıktan sonra "Ben bittim" dememiş ve daha çok ter dökmüş ve şu sonuca varmış: "Başarısızlık, aslında hayatın bize ne e yapmak istediğimizi düşündüren harika bir fırsattır ve önünüzü fazlasıyla açar."
Japon ev kadınlarının Türkiye'de yatırım merakı, enflasyon dönemiyle birlikte yeniden arttı. Japonya malum düşük faiz uygulayan ülkelerden biri. Ülkede bankalar tüketicilere yüzde 2,70 faizle kredi veriyor. Japon ev kadınları da bu faizle borçlanıp parasını TL’ye çeviriyor. Miktarına göre yüzde 45-50 arasında faizle bankaya yatırıyor. Belirlediği sürenin sonunda da varlığını yeniden Japon Yeni'ne çevirip en kötü ihtimalle yüzde 40 kârla çıkıyor. İşte, Japon ev kadınlarının bu yolla Türkiye'ye getirdiği para eylül ayı başında 20 milyar doları aşmıştı. 'Carry trade' denilen sistem, en son 2000'li yılların başında, gecelik faizlerin yüzde 1000’lere dayandığı dönemde ayyuka çıkmıştı. Şimdi yine enflasyon ve faiz yüksek; yine Japon ev kadınları başta olmak üzere, Asyalı kadınlar burada…
Peki biz ne yapıyoruz?
Bu sorunun cevabını iş kadını Abide Gülel veriyor... Türkiye'de kadınlar kazandıkları paralarını genellikle riskten kaçırıyor. Kadınların parasını koruma yöntemi genellikle altın. O da yastık altında olacaksa... Yıllardır yastık altındaki altını piyasaya çıkarmak için yöntem aranır ama maalesef... Kadın "yarının güvencesi" olarak alıp sakladığı altınını elinde tutmaktan, ara sıra çıkarıp saymaktan vazgeçmiyor. Sadece ev kadını değil, çalışan kadınlar da 'sağlamcı' davranıyor. Genç kadınlar yatırım konusunda da babasının değil annesinin tavsiyesine göre hareket ettiği için parasıyla yatırım yapmayı değil, nakit olarak biriktirmeyi tercih ediyor.
Hâlbuki parasıyla yatırım yapan Asyalı kadınlar çalışmasa dahi daha zengin olacak. Yapılan araştırmalar, Asya'daki kadınların 2019'dan bu yana her yıl toplam servetine 2 trilyon dolar eklediğini ortaya koyuyor. Hem de Batılı kadınlardan daha az kazandıkları hâlde...