Beni sevindiren kornalar

A -
A +

Bir yurt dışı seyahatimde bir şehirden diğerine giderken yollarda yüzlerce meyve ağacı görünce hem şaşırıp hem mutlu olmuştum. Yolda durup o elmalardan tatmak çok keyifliydi. Peki bizde neden yok yol kenarlarında sıra sıra meyveler? Yani gelen geçenin emrine amade olanından... Yoksa insanların gelir elde etmek için diktikleri milyonlarca ağaç var tabii... 

 

Burada iki soru vardı... Londra'nın otoyollarında o ağaçlar neden var ya da bizde neden yok? O meyve ağaçları şehir yöneticileri tarafından da dikilmediğine göre, bu gönüllülük meselesi...

 

Geçenlerde de bir video izledim. Afrika ülkelerinden birinde ilaçlama uçakları yukarıdan, seyahat edenler karadan tohum atıyordu etrafa. Bu sayede bozkır olan topraklar yemyeşil hâle gelmişti. Ben de kendi sosyal sorumluluk görevim saydım bu konuyu. Tatile gittiğim tarihe kadar güzelim yaz meyvelerinin çekirdeklerini biriktirdim. Zaten atmaya hiç kıyamam da, bu sefer kurutarak sistemli olarak biriktirdim. Tatile karadan ve birçok şehirden, beldeden geçerek gittiğimden, geçtiğim her yere meyve çekirdekleri attım. Araba penceresini açıp etrafa meyve çekirdeği atmaya çalıştığım her seferinde de karşıdan ve arkadan bolca 'acı korna' duydum. Malum bizde kornanın dili var. Ben demek istediklerini anladım da, onlar benim ne yaptığımı anlamadı. Çevreye çöp attığımı zannettiği için çalınan kornalar, çevre duyarlılığının arttığını gösteren çok güzel işaretlerdi... Belki yollardan meyve toplayabilme mutluluğunun yolu bu değildir ama belki... Belki 1  tanesi tutar ve meyve verir... O belki için denemeye değer dedim... 

 

 

 

 

Suyumuz yok

 

 

Bir okurumuz yazmıştı. "Su konusunda kaç kez yazdınız, insanlar değişmiyor, yormayın kendinizi" diye... Yok, tam tersine, yormamız gerek. Çünkü suyumuz yok. Bulaşıkları elde değil makinede yıkamak, tarımda vahşi sulama yerine damla sulamaya (bu yöntem için devlet hibe veriyor) geçmek, damlatan muslukları göz ardı etmemek, musluklara yağ dökerek suları kirletmemek, sanayicinin arıtmaya önem vermesi, üretiminde su kullanılan elektriği de dikkatli kullanmak, hatta kıyafet seçerken, hızlı moda yerine doğaya saygılı olanları seçmek bile insanlık görevi aslında...

 

Kıyafetin suyla ne alakası mı var? Aslında çok alakası var. Mesela bir kot pantolon üretilirken 10 bin litre su tüketiliyor. Tekstil ürünlerinin onlarca aşamadan geçip gardırobumuza gelmesi için, o bağırıp çağırıp 'istemezük' dediğimiz madenlerde kullanılanın 10 katı kadar 'siyanür' kullanılıyor. 1 pantolonu dahi atmaktan vazgeçmek, on binlerce litre suyu kurtarmak, çöpe atmadığımız her gram sebze ve meyve, tasarruf ettiğimiz su demek. Her fırsatta ağaç dikmek ise suyu korumak için büyük bir adım...

 

Güzelim ülkemizde, üzerinden geçmek için Mimar Sinanların şaheser köprüler yaptığı o derelerimiz, akarsularımız yeniden çağlasın... Tabii devletimiz de atık suların yeniden değerlendirilmesini de kesinkes sağlasın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.